Antalya Kent Müzesi’nin ‘Kent-Müze-Tarih Söyleşileri’ne konuk olan Akdeniz Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Müzecilik Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nevzat Çevik, “UNESCO Dünya Kültür Emanetleri Listesi ve Antalya Kaleiçi” başlığı altında sunum yaptı. Kısa adı UNESCO olan Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü’nü anlatan Prof. Dr. Çevik, dünyada 160 ülkede 981 doğal veya kültürel varlığın, UNESCO’nun koruma listesinde bulunduğunu hatırlattı. Türkiye’den sadece 11 anıtın bu listede olduğunun altını çizen Çevik, “UNESCO’nun koruma altına alınan yerler listesinin yanında bir de yedek liste var. Asıl listeye girmeyi amaçlayan bu listede ise Türkiye’den 41 doğal/kültürel varlık bulunuyor” dedi.
Kültür Bakanlığı envanterlerine göre Türkiye’nin 95 bin doğal veya kültürel varlığa sahip olduğunu da vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Çevik, şöyle konuştu: “Onbinlerce yıllık tarihin zenginliğine sahip bu topraklarda, sadece 11 varlığın UNESCO listesinde yer alması bir sefalettir. Ama bu sahip olduğumuz varlıkların sefaleti değil, o varlıkları koruması gereken yöneticilerin sefaletidir. Memleketimizin kıymetini biliyoruz. Ama bunun gereğini yerine getirebiliyor muyuz, asıl soru bu. Türkiye’den son 4 yılda 24 anıtın yedek listeye girmiş olduğunu görüyoruz. Bu da yöneticilerimizin artık daha bilinçli olduğunu gösteriyor bize. Demek ki umut var.”
UNESCO listesine Türkiye’den giren 11 anıttan sadece Xanthos Antik Kenti’nin Antalya’da bulunduğunu da belirten Prof. Dr. Çevik, sözlerini şöyle sürdürdü: “Klasik arkeolojinin ve turizmin başkentinde sadece Xanthos’un UNESCO listesinde yer alması da ayrı bir mesele. Neden Xanthos? Çünkü orayı Fransızlar kazdı. Yedek listeye bakıyorsunuz, Karain Mağarası 1994’ten beri bekliyor. Alanya Kalesi, St.Nicholas Kilisesi, Kekova ve Termessos Antik Kenti 2000 yılında yedek listeye alınmış. Antalya ve Muğla’daki tüm Likya Antik Kentleri ve Perge Antik Kenti ise 2009’dan bu yana asıl listeye girmeyi bekliyor.”ÖNCE BİZ KORUMALIYIZ
“Geçmişten gelen değerlerin korunması temel değerdir” diyen Prof. Dr. Nevzat Çevik, “Ancak bu bilinç öyle kolay oluşmuyor. Benim önerim, öncelikli olarak Antalya’da korunması gereken yerlerin bir listesini çıkarmak. Koruma Kurulu’nda bunun altyapısı zaten mevcut. Ardından öncelik sırasına göre bir sıralama yaparak, en acil korunması gereken yerden başlamak üzere müdahale/koruma projeleri hazırlamak. Yani UNESCO’nun yaptığını ulusal ölçekte önce biz yapmalıyız. Anıtlarımıza sahip çıktığımızı göstermeliyiz.”
Daha sonra Antalya Kaleiçi’ne değinen Prof. Dr. Nevzat Çevik, bölgenin korunmasına yönelik önerilerini sıraladı. Bütün vandallık girişimlerine rağmen Kaleiçi’nin iyi korunmuş bir yer olduğunu ifade eden Çevik, “Kaleiçi büyük bir mucize. Bu düzeyde nasıl korunmuş hayret. Bunca yıkıcı girişim, rant darbesi karşısında bugün Kaleiçi’nden eser kalmaması lazımdı” diye konuştu. Kaleiçi’nin öncelikli olarak, geleneksel yapıya aykırı betonarme binalardan arındırılması gerektiğini belirten Prof. Dr. Çevik, “Bunu yapmadan, diğer yapılara müdahale etme şansınız yok. Vaktinde bu yönde bir proje yapılmıştı ancak o dönemin yöneticileri buna yanaşmadı” dedi.
Kaleiçi’nin en önemli tarihi yapılarından biri olan Kesik Minare’ye de değinen Prof. Dr. Nevzat Çevik, sözlerini şöyle sürdürdü: “Baktığınız zaman Kesik Minare, kentin tarihi kadar eski bir yapı. Her dönemi temsil eden böyle bir yapı başka yerde yok. Her inanca ev sahipliği yapmış. Binlerce yıl ibadethane olarak kullanılmış. Kesik Minare’nin bir açık hava müzesi olması konusunda proje hazırlandı ancak daha sonra buranın camiye çevrilmesi kararlaştırıldı biliyorsunuz. Ancak bu bölgede cami bir ihtiyaç değil. Ayrıca yapıyı camiye çevirmek de mümkün değil zaten. Hangi kalıntıyı camiye çevireceksiniz? Alanın müze olmasını istedik. Başta Mimarlar Odası olmak üzere kentteki sivil toplum örgütlerinin çabalarıyla bu mücadele kazanıldı. Yani her şey aslında bize bağlı.”