Öncelikle iyi haber: İster köşeli olsun, ister yuvarlak, toprak rengi veya yemyeşil… Tüketici, üzerinde "organik" amblemi bulunan her tür gıdanın sürdürülebilir bir ekonomi anlayışını benimsemiş bir işletmenin elinden çıktığından emin olabilir.

Tüketici koruma organizasyonu Foodwatch'tan Andreas Winkler: “ ‘Organik' ibaresinin avantajı, bu kavramların hukuki açıdan tanımlanmış olması. Yani, gıda üreticileri kendi kendilerine ürünlerin üzerine ‘organik' amblemini yapıştıramazlar. Bu amblem için, gıda ürünlerinin organik üretim sertifikası olan üretim yerlerinde üretilmiş olması şart. Fakat ‘hayvan hakları gözetilerek üretilmiştir’ gibi ibareler hukuki açıdan hiçbir anlam taşımıyor. Yani, üzerinde ‘organik’' amblemi bulunan ürünlerde tüketicilerin içi rahat olabilir. Bu husus çok sıkı standartlara bağlı ve bunların henüz ihlal edildiğini de görmedik" açıklamasını yapıyor.

Piyasa canlanıyor
Organik ürünler piyasasında son yıllarda Almanya'da büyük bir canlanma gözleniyor. Organik gıdaya talep istikrarlı bir biçimde artıyor. Almanya, bugün organik gıda alanında Avrupa'nın en büyük ikinci piyasası. Daha az tarım ilacı, daha az işlenmiş gıda ve büyükbaş hayvanlara daha fazla alan açılması; Alman tüketiciler bu standartlara özen gösteriyor. Ancak talepteki yükseliş, arza aynı oranda yansımıyor. Almanya'da organik tarım yapan tarım işletmelerinin sayısı 20 bin dolayında. Organik tarımcılık yapılan tarım alanlarının büyüklüğü ise 1 milyon hektarın üzerinde, yani Almanya'daki toplam tarım alanlarının yalnızca yüzde altısı dolayında.
Federal Tarım ve Beslenme Kurumu Başkanı Hans-Christoph Eiden “Organik tarıma geçen çiftçilerin sayısına bakınca, büyümenin frenlendiğini görüyoruz. Zira, talep bir kenara bırakılırsa, birçok çiftçi işin verimlilik yönünü düşünüyor. Sorunlardan biri, tarım alanları için alınan kiralar. Bu konu, organik üretimin maliyeti ile piyasada organik ürünlere biçilen fiyatla ilgili” açıklamasını yapıyor.

Eiden, tarım alanlarının kirasının ve üretim maliyetinin, dolayısıyla da organik ürünlerin fiyatının yüksek olduğunu, tüketicilerin ise bu yüksek fiyatları ödemeye fazla istekli olmadığını belirtiyor.

Tüketicinin kafası karışık
Öte yandan organik gıdaların ithali ve dünyanın diğer yerlerindeki organik tarım da Alman tüketicileri yakından ilgilendiren bir konu. Almanya'da organik olarak üretilmemiş üçüncü dünya ülkelerinden temin edilen hayvan yemini kullanan organik tarım işletmeleri ile ilgili haberler sık sık Alman medyasına yansıyor. Federal Tarım ve Beslenme Kurumu, 70 ayrı ülkenin "organik" standartlarını, Almanya ile denk kabul etmiş.

Foodwatch örgütünden Andreas Winkler, piyasadaki karmaşanın bununla da sınırlı kalmadığını söylüyor. Winkler, “Gıda ürünlerinin üzerine yapıştırılan yüzlerce hatta binlerce farklı amblem var. Tüketicinin de aklını karıştırıyor bu durum. Hangi amblemin ciddi, hangisinin pazarlama taktiği olduğunu ayırt etmekte zorlanıyorlar. Bu çok zor. Bu yüzden temel, açık bir amblem düzenlemesi getirilmesi çok önemli. Böylece tüketici hangi ürünün yüksek kalitede olduğunu daha iyi şekilde ayırt edebilir” diyor.

Ayrıca hayvan hakları gözetilerek üretim yapıldığına ilişkin standartlar konusunda da kafa karışıklığı mevcut. Zira organik standartlar korunarak tavuk yetiştirilen tesislerde de erkek civcivler, yumurtadan çıkar çıkmaz itlaf ediliyor. Ayrıca organik süt veren inekler de hayatları boyunca sürekli süt vermek zorunda bırakılıyor. Organik üretim tesislerindeki bu koşullar, sofrasına gelen yiyeceğin menşeini bilmek isteyen tüketiciler için bir soru işareti olmayı sürdürüyor.

(Deutsche Welle Türkçe)