Beykonak yolu da düz bir parkur. Denizyolu gibi birazcık gürültülü. Yolun iki yanı da birçok yerde kaldırım.  Bu parkuru da gücünüze göre istediğiniz kadar uzatabilirsiniz. Dönüş yolunu başka bir parkura geçerek seçebilirsiniz. Keşfetmeyi seviyorsanız, önünüze çıkan bir sokağa girerek kendinize sürprizler yapabilirsiniz.

               Bu parkurun Kumluca-Antalya yolundan ayrıldığı yerde bir dereden geçilir. Üleşik deresi denen bu dere, Kasapçayırı, Sarıkavak ve onun yukarısı olan Horozötmez’in sularını denize taşır. Eskiden bu dere de öfkelenir, Karatepe’nin yanından itibaren aşağı doğru önüne ne gelirse denize dökerdi. Ama DSİ o dereyi de ıslah etti.

Bu tür yürüyüşlerde karşınıza çıkan kişilerle birkaç kelam etmeden, birkaç soru sormadan olmaz.

               Kumluca’nın içinden Beykonak yol ayrımına varıncaya kadar sağlı sollu portakal bahçeleri var. Beykonak yol ayrımından sonra yolun solundan gitmeli çünkü orada kaldırım var. Mezarlığa varmadan yolun üst kısmında iki katlı, eski bir ev var. Ben bu evi uzaktan gördüm. İçini hep merak ederim. Ama yanına çıkmak belalı. Çünkü çevresi dikenle çalı ile kaplanmış.

Mezarlık Kumluca’ya yakın en büyük mezarlık. Yolun alt kısmına da uzanıyorsa da büyük kısmı yol boyunca 100-200 metre uzanmış. Belediye yukarı özel mezarlık da yaptıysa da yerlilerin çoğu eşinin dostunun yanına defedilmeyi seçtiği için eski mezarlığa rağbet çok.  Güzel bir mezarlık. Biraz sarp ise de mezarların su içinde kalması, ayak altında olması mümkün değil. Ağaçlar ve gölge de var. Biraz zorlarsanız mezar bütün bir ovayı ve denizi bile görebilir.

Ben yürüyüşlerim sırasında fırsat yaratır, mezarlar arasında dolaşırım. Çoğunu tanımam. Ama en küçüğünden en büyüğüne hepsinin bir hikayesi olduğunu bilirim. Onların yazgısı ile bizimkilerin yazgısı, benim atalarımın yazgısı arasında bir paralellik kurarım. Bir Fatiha okur ruhlarına gönderirim. Kendim için de Allah’tan güzel bir ölüm vermesini dilerim.

               Mezarlığın ilerisinde gene yol üstünde Karşıyaka ilköğretim okulu vardır. Okulun arkasında seralara toprak çekenlerin açtığı kocaman bir yar vardır. Yeni okulun yeri önceleri yamaç bir yerdi. Yerin düzelmesi için fazla toprağı seralara taşıdılar. Oradaki yer altı durumu çok özgün. Taşlar bir desen çizmiş sanırsınız. Böyle yeryüzü şekillerini görünce biraz jeoloji, biraz topoğrafya, biraz coğrafya okumadığım için hayıflanıyorum.

Kızılburun’u 100 metre kadar ileri geçtiniz mi sol yana bir yol sapar. Orası Kumluca’nın eski ağalarından Ramazan Ağa’nın yaşadığı yerdir. Eski deve damları, evi ve misafirlerini ağırladığı yer küsmüş gibi duruyor. Evinde oturan var. Ama misafirlerini ağırladığı yer öksüz. Biz genelde 3-5 yüzyıllık mekanları tarihi sayarız. Bin yıllık yerleri gezmek isteriz. Bence bu çok doğru bir davranış değil. Bu tutum kendi ölüsüne ağlamayıp başka kentlerde yaşayan insanların durumuna ağlayan kişilerin hali neyse ona benziyor.

               Bu Ramazan Ağa bir zamanların kapısı herkese açık olan bir kişisi. Çocuğu yok. Birkaç tane beslenki almış. Onları evermiş. Beni etkileyen şey günlerce süren eski Kumluca yağmurlarında bir dam altı, iki kaşık sıcak çorba arayan kişilerin kaldığı konuk evi.

               Sonra mimozaların sarı çiçeklerle sizi karşıladığı bir yerden geçip Şirlengiç Camiine varırsınız. Cami hem de Yatılı Kuran kursu. Ben geldiğim zaman Kumluca müftüsü olan rahmetli Sadık Kavalcı o kurumun yapımı için az yol katedip az dil dökmedi. Kuran kursundan hem ovanın doğu kısmındaki Mavikent ve Beykonak beldeleri, hem de batıdaki Finike-Kumluca ovası bir uçtan bir uca görünür. Tabii deniz de.  

                Yol Şirlengiç camiinin biraz ilerisinde ikiye ayrılır. Eski Antalya yolu buradan geçer giderdi. Sola giden yol Beşikçi köyünden geçip Kumluca-Antalya yoluna kavuşur. Sarnıçtepe’nin dibinden gider ve sakin, etrafı yeşillikle ağzına kadar dolu bir yoldur.

Beykonak yoluna devam ederseniz bir kilometre kadar ileride Beşikçi deresi çıkar karşınıza. Kışları zaman zaman dellenen bu derede su yoktur. Maysıra’nın ve Karadere’nin suyunu denize taşırsa da çoktan beri kupkurudur. Aşağıda Akmaz’da denizle buluşur.

Bu parkur yaya, bisikletle ve motorla gitmeye elverişlidir. Bisikletle giderseniz ta Aktaş’a ve deniz kıyısından Gelidonya burnuna kadar 20-25 kilometrelik bir parkuru yürüyebilirsiniz. Motorla giderseniz Yenicepınar ve Yeşilköy’den dolaşıp Belen’den Kumluca-Antalya yoluna kavuşabilirsiniz. İsterseniz yangın kulesinin bulunduğu tozluya da çıkabilirsiniz. Ben Gağaz denen eski Beykonaklıların yerleşim yerine ve Akınca boğazına da gittim.

SOMSÖZ: GÜZELLİKLER SİZİNLE OLSUN!