BİR DERGİ BİN DÜŞÜNCE 1

               Yöremizde çıkan en yetkin doğa ve kültür dergisi olan Alakır dergisinin 14. Sayısı Ocak 2018 tarihinde çıktı. Dergi 86 sayfa ve kuşe kağıda renkli olarak basılmış. Yöremizin doğasından ve kültüründen söz ediyor. İçinde bu konularda yetkin kişiler tarafından yazılmış yazılar var. Her konu bolca fotoğrafla süslenmiş. Profesyonel kişiler tarafından çekilmiş fotoğraflar da var.

               Derginin kapak fotoğrafı yöremiz işadamlarından Sait Öztürk tarafından çekilmiş. Adı yok. Sadece Alakır çayında çekildiğine dair bir kayıt var. Ama Kumluca’da günbatımının bu kadar nefis olduğunu yıllarca burada yaşayan kişiler bile fark etmemişlerdir. 

               Derginin 8. Sayfasında Ali Karakaya öğretmenimizin bir yazısı var. Ali Karakaya kardeşimiz Kumlucamızın yetiştirdiği güçlü kalemlerden biridir. İstanbul’da öğretmenlik yapmasına rağmen kentimizle ilişkisini hiç koparmamış, geçmişte yaşayanları ve yaşananları günümüze ve geleceğe aktarmayı görev bilmiş duyarlı bir yazarımız. Kitapları da var. Onun yazılarında kendini besleyen çocukluk yıllarından kalma anıları okuyoruz. Okuyoruz ve kentimizin böyle bir kişinin yetişmesi için uygun bir iklim olduğunu düşünüp gurur duyuyoruz.

               Sonra genç işadamlarımızdan Turgut Acar’ın “Işık Ülkesi Aydınlanmayı Bekliyor” başlıklı bir yazısı var. Bu başlığın sonuna soru işareti konmuş. Derginin içeriği ve fotoğrafları, dizgisi ne kadar güzelse yazım ve noktalaması da o kadar kötü. Sanırsınız dizgiyi bilen biri değil de Sarı Çizmeli Mehmet ağa yapmış. “Peynir iyi ama it derisine basılmış” diye. Düşünceler güzel olabilir, ama Türkçenin kafasını gözünü yararak anlatıldı mı değerinden çok şey yitiriyor. Yazım ve noktalama bir yoldaki trafik işaretleri gibidir. Doğru kullanılmazsa öncelikle o yazıyı yazanın cehaletine verilir. İkinci olarak yazıyı doğru anlamak zorlaşır. Okuyucu, hımhım konuşan ya da kekeleyen birini dinliyormuş gibi zorlanır. Tabii bu yazıdaki yazım ve noktalama yanlışlarından Turgut Acar kardeşimiz sorumlu değil; çünkü dergideki öteki yazıların çoğu da yazım ve noktalama bakımından özürlüdür.

               Turgut Acar kardeşimiz yukarıda sözünü ettiğimiz yazısında Likya bölgesinin (tabii bu bölgenin içinde biz de varız) ülke turizminde daha etkin rol alıp daha çok gelir elde edebileceğini söylüyor.

                Likya bölgesi Fethiye’den Antalya’ya kadar olan Teke yarımadasını içine alan bir bölgedir. Bu bölgede birçok antik kent var. Bunların yerliler ve yabancılara tanıtılması gerekir. Birçok kent depremler ve ilgisizlik yüzünden çökmüş  olup yeniden ihya edilmesi gerekiyor. Bunun en güzel örneğini biz kentimizdeki Rhodiapolis ve Olympos antik kentlerinde görüyoruz.  Hani belediyemiz yeni sloganda Kumluca için, “Taşı tarih toprağı altın” diyor ya! Taşının tarihi güzelliğini ve zenginliğini anlatmak için hem bu kentlerin ihya edilmesi hem de öncelikle kendi vatandaşlarımıza tanıtılması gerekiyor. Turgut Acar kardeşimizin dediği gibi Bu ışık ülkesinin ihyası ve tanıtımı hem insanlığa hem de yöredeki insanlara çok yararlar sağlayacaktır.

               Ben kendi adıma Turgut Acar gibi ticaretin içinde yetişmiş (Kendisi 3. Kuşak ticaret erbabıdır) gençlerimizin düşüncelerini önemsiyor ve ses getirmesini bekliyorum.

               SÜRECEK