BİR GÖRÜŞME, BİRKAÇ SÖZ

               12 Mayıs 2018 Cumartesi günkü Hürriyet gazetesinin 13. Sayfasında Cüneyt Ali Turgut adlı iş adamı ile yapılmış bir görüşme vardı. Görüşmeyi yapan Elif Ergu. Cüneyt Ali Bey Aksekili bir işadamı. 2005 yılında Kayseri’de bakır tel üretimi yapmaya başlıyor ve birçok ülkeye bakır tel ihraç ediyor. 100 milyon dolarlık yatırımı, 570 çalışanı var.

               Hemen her yaştan gencin bulup okumasını istediğimiz bu görüşmede Cüneyt Ali Bey çok iddialı bir tutum içinde. Cüneyt Ali Bey, “Biz saç teli inceliğinde bakır tel üretiyoruz. Kullundığımız teknoloji sayesinde bizden ürün alanlar bunu NASA’ya veriyor. Güvenilirliğimiz çok yüksek. Biz robot teknolojilerinin gelişeceğini, otomotiv sanayinde devrim olacağını görerek hazırlandık buna. Buzdolabı, cep telefonu, otomobil, bilgisayar ve saatin içindeki teli üretiyoruz. Tel inceldikçe telin üzerindeki iletkenliği, akımın doğru iletilmesi, büküldüğü anda kopmaması önemli. Özellikle kablo fabrikalarındaki robotlar için üretim yapıyoruz. Fabrikalar bizden 6 milyon kere robotun kolunu oynatması garantisi istiyor.”

               Ve devam ediyor Cüneyt Ali Bey: … “Bizim Fransa’da çalıştığımız firmalar, Renault, Fiat gibi markalar, ürün aldıklarında 20 yıl malzeme garantisi veriyorlar. Bu da çok önemli. 20 yıl boyunca bu kalitenin korunması gerekiyor. İşte biz bunları başarabildiğimiz için çok ön plana çıktık.”

               ….

               “Ben aslında hem elektrikli otomobil, yerli otomobil, hem de uçak sanayinde çok büyük şanslar görüyorum. Avrupa Amerika bunu çok iyi yapıyor. Biz burada şunu kaçırıyoruz, mesele burada sadece teknolojiyi almak değil onu yönetebilecek ve üretebilecek insan kaynağına sahip olmak. Türkiye bu konuda çok uzakta… Sanayicilik makine, finansman, müşteri ve insan. Bu dörtlü üzerine oturur. Bunun en önemlisi insan kaynağı. İnsan kaynağı konusunda Türkiye çok ama çok geride. …Bizim o teknolojilerde bir yere gelebilmemiz için insan kaynağı çok önemli….

               Yani Cüneyt Ali Bey, “İnsan kaynağı sıkıntımız var” diyor.

               Ben, bu görüşmeyi ülkede insan yetiştiren bütün kişilerin ve kurum yöneticilerinin, Türk eğitim sisteminde söz sahibi olmak isteyen bütün bürokratların ve siyasetçilerin okumasını istiyorum. Öğretmen kimliğimizle Türk eğitim sisteminde yapılan değişiklikleri son 30 yıldır yakından izliyoruz. AKP hükümetleri okullara yardım, öğrencilere bedava kitap ve notbuk, okullara derslik yapımı ve altyapı imkanlarının arttırılması gibi konularda önemli yatırımlar yaptı. Ancak insan unsurunu biraz göz ardı etti. Öncelikle idareci kadrosunu kendine yakın olan Eğitim Bir-Sen’den oluşturmak için azami gayret gösterdi. Bu bir çeşit partizanlıktı ve idareci kadrosunda kalitenin, öğretmen kadrosunda motivasyon ve performansın düşmesine neden oldu. Aynı iktidar atamalarda da keyfi davranmıştır. Sözgelimi kentimizde okullarımız uzun süre vekaleten yönetilmiştir. Dahası öğretmen kalitesinin yükseltilmesi için uzun yıllar bir çalışma yapılmamıştır. Sadece Rahmetli Avni Akyol‘un Milli Eğitim Bakanlığı sırasında kaliteyi yükseltmek adına bazı çalışmalar yapılmış, ancak bu çalışmalar kısa sürmüştür.

               Bu iddialarımızı uluslar arası düzeyde yapılan ölçme değerlendirme sonuçlarında da görebiliyoruz.

                 Hükümetin insan kaynaklarının hovardaca harcanmasına sebep olan öteki uygulaması ise sanat ve ticarette ara elemanın yetişmesine katkı yapan çıraklık ve meslek liselerine yeterince eğilmemesidir. Bugün zanaat erbabı çırak bulamıyorsa bu konuda hükümetin yapacağı bir şeyler olmalıdır. Ama hükümetimiz bu sorunu çözme konusunda ayak sürümüştür.

               Sözlerimizi ünlü sosyolog Nurettin Topçu’nun tespiti ile bitirelim: Eğitim sistemimizin iki eksiği var: Bir eğitim, iki sistem.           

SOMSÖZ: HÂLÂ İKİ EKSİĞİ VAR.