BİR ZAMANLAR BİR MEKTUP

Tarım ve Seracılık şenlikleri çerçevesinde Kumlucamızda bir yarışma düzenlendi. Yarışmanın benzine renk gelsin diye biz de katılmak istedik. Birkaç dalda yarışmaya katıldık. Ama hiçbirinde sonuncu bile olamadık. Ne yarışmayı değerlendiren jüriden, ne de sonuçlarından haberimiz var. Biz ise yarışmanın gümbür gümbür yapılmasını, üzerinde konuşulmasını, genç yeteneklerin teşvik edilmesini bekliyorduk.

Demek ki öyle olmuyormuş.   

Ne yapalım? Biz de yarışmaya giren yazılarımızı bu platformda okuyucularımıza ulaştıralım ve sonuçları görelim.  

      5 Nisan 2018/Kumluca

            Sayın Başkan;

            Bu mektubu size beş yıl gibi uzunca bir zaman öncesinden yazıyorum. Elinize geçip geçmeyeceğini, geçse de dikkate alıp almayacağınızı bilmiyorum. Ama ben gene de yazmakta kararlıyım.

            Bu mektubu yazmamın nedeni bundan otuz yıl geriye bakıp ileriyi görmeye çalışmak. Çünkü ben buraya geleli otuz yıl oldu.

            30 yıl önce bu ilçe büyükçe bir kasabaydı. Doğru dürüst bir parkı bile yoktu. İnsanlar gezmek için Finike’ye giderlerdi. Yağmurlu kış ayları Kumluca’lı için korkulu rüyaydı. Çünkü ovanın her yanını su basma ihtimali vardı. Seraya ya da bahçeye su girdi mi o bitki artık yüz güldürmezdi. Çünkü su bitkinin kökünü bozar, bitki kendini toplayıncaya kadar epey bir zamanın geçmesi gerekirdi. O zamanlar yağmur bize bereket değil, zarar getirirdi.

            Artık dereler ıslah edildi. Kumluca’mızın her yanında hem parklar, hem de çocuk parkları var.  Yollarımızın çoğu asfalt oldu. Trafiğin yoğun olduğu yerlerde yollar çift şeride çıktı. Birçok yere alternatif yollar var.

            Ben geldiğim zaman burada iki tane ortaokul, iki tane de lise vardı. Çocuklarını iyi okullarda okutmak isteyenler Antalya’ya ya da İstanbul’a gönderiyordu. Çocuklarımız çeşitli meslek dallarında eğitim görmek imkânlarından mahrumdu. Bugün hem meslek liselerinde hem de kalite liselerde çok çeşitli seçenekler var.

            30 yıl önce ürettiğimiz ürünleri derme çatma barakalarda işliyor, kamyonlarla ülkenin değişik yörelerine gönderiyorduk. Bugün ürünümüzü kapalı alanlarda pazarlık yaparak satıyor, iyi üründen iyi para kazanıyoruz. O zamanlar fidemizi kendimiz yetiştiriyorduk, şimdi steril ortamda istediğimiz çeşit fideyi istediğimiz anda bulup toprağımıza dikebiliyoruz. O zamanlar evlerimiz bile tek katlı, arabalarımız eski modeldi, şimdi görkemli evlerde oturup Avrupa arabalara biniyoruz.

            İçme suyumuz tertemiz ve herkese yetecek kadar çok. Yakın bir zamanda susuz ev kalmayacak. Rahmetli Özal bundan 35 yıl önce, “Yolsuz köy, elektriksiz ev kalmayacak, her yere telefon hattı döşenecek” demişti. Bugün bütün köy yolları asfalt olacak, susuz ev kalmayacak deniyor. Telefon artık herkesin cebine girdi. Bugün doğal gaz ve Antalya’ya demiryolu, hızlı tren; Batı Antalya’ya havaalanı kurulması konuşuluyor.

            Artık ülkemiz durup oturan, eline vurup ekmeğini alacağımız insanlarla dolu değildir. Çalışan ve daha iyiyi arayan insanlarımız çoğaldı. Öğrenim imkânları arttıkça bu türden insanlar daha da çoğalacaktır. Ama kent yönetimine katılan, düşünceleriyle inisiyatif alan kişiler çok mu derseniz, yeterli değil. Hâlbuki biz neler düşünmüştük? Kafası çalışanlar toplumun önüne düşecek, insanları örgütleyecek, onların bilgi eksiklerini giderecek ve toplumdaki çalışma ve üretme hevesi katlanacaktı. Elbette bu konuda yapılacak şeyler vardır.

            Çoktan beridir Halk Eğitim Merkezi yetişkinlerin eğitimi konusunda birçok kişinin hayatına dokunuyor. Güzel şeyler oluyor. Evet. Ama bir türlü insanımızın içindeki o girişimci ve dayanışmacı kimliği açığa çıkaramıyoruz. Herkes bir şeyler yapıp üç beş kişiye ekmek kapısı açmak yerine bir yere kapılanıp üç otuz paraya çalışmak istiyor. Halbuki her alanda sinerji yapmak, yeni yollar açmak mümkündür.

            Belediyemiz yıllardır Tarım şenliği düzenler. Başkanımız her ortamda seracılığın başkentinin Kumluca olduğunu söyler durur. Ama basında “Başkanım Kumluca’da tarımın geçmişini anlatan bir müze kuralım. Elimizde dünden bugüne tarımdaki gelişmeleri gösterebileceğimiz makineler de var. Bunları yol kenarında bir yerde sergileyelim” diye düşünce belirtildiği halde başkanımızdan hiçbir ses çıkmadı. Halkın sesine kulak verilmez, her şeyi ben bilirim denirse elbette halkta düşünce üretimi durur. Şenliklerde ve Domates fuarında da işin şov kısmı ön plana çıkarıldı. Düşünce ve tartışma kısmı budandı. Böyle yapılırsa elbette girişim de sinerji de lafta kalır.

            Sayın Başkan;

            Belki de bu yarışmayı yapanlar, mektupta hep yapılan güzel şeyleri anlatacağımızı sanıp bundan kendilerine bir pay çıkarmak istemişlerdir. Ama ne yapalım? En iyi, iyinin düşmanıdır. En iyi olanı düşünmek ve tartışmaya açmak, belki de güzel insanlara verilecek en güzel hediyedir.

            Bu vesile ile en içten selam ve hürmetlerimi takdim eder, Allah’tan işlerinizi kolaylaştırmasını dilerim.  

ADRES: KUMLUCA                                                                                                İMZA