Çiftçilik dışarıdan bakıldığı zaman toprakla ve bitkilerle uğraşmanın çok zevkli olduğuna inanılan bir meslektir. Sonuçta hayatın karmaşasından uzak, menfaat ve çıkar ilişkilerinin olmadığı ve kişilerin kendi çalışma ortamlarını kendilerinin düzenleyebileceği bir meslek. Bu açıdan bakıldığında dışarıdan bakıldığında çiftçiliğin insanları cezbeden birçok noktası olduğu düşünülebilir. Ancak yakından baktığımızda bu işin içinde olan, bu işle uğraşan insanların bu konuda pek de hemfikir olmadıkları görülüyor.
Peki çiftçilerin mesleklerine çok da olumlu bakmamalarının sebebi neler olabilir?
İşte başlıca birkaç sorun;
İlk başta birçok çifti bu mesleği ekonomik kazanç elde etmek için yapıyor. Amaçları hayatlarındaki ihtiyaçlarını kazanabilmek için para kazanmak. Bu yüzden yaptıkları işten çok fazla zevk alamamaktadırlar. Çünkü yaptıkları işi sadece sevdikleri için değil, maddi ihtiyaçlarını karşılayabilmek için yapıyorlar. Özellikle günümüzde çiftçiler maddi kazançla ilgili birçok sıkıntı çekmektedir. Gittikçe artan yaşam standartları yanında ürünlerinden hak ettikleri kazancı elde edememeleri bu insanları oldukça sıkıntıya sokmaktadır. Çiftçinin eline geçe paradan geriye ancak temel ihtiyaçlarını sağlayacak kadar bir miktar kalmaktadır. Bu ise ister istemez insanlarda sıkıntı yaratmakta ve yaşam standartlarını düşürmektedir. Ekonomik olarak çiftçiği değerlendirdiğimizde birçok gider çiftçiye külfet olmaktadır. Bunlardan başlıcaları; ilaç, sera malzemeleri, tohum, fide, elektrik, benzin olarak sıralanabilir. Elde edilen karın birçoğu bu tarz giderlere harcanmaktadır. Bunun için başta tohum olmak üzere birçok ihtiyaç yabancı sermayedir. Baktığımız zaman tarım ülkesi olarak adlandırılan ülkemizde tarım yapmak için bile tohumu dışarıdan almak oldukça ilginç geliyor. Ayrıca tarıma verilen desteğin yeteri kadar olmaması ayrı bir darbe. Binbir zorlukla yetiştirilen ve satılmak için hale getirilen ürünlerin masraflarını bile karşılayamayacak fiyatlara satılması çiftçileri iyice sıkıntıya sokmaktadır. Halde çok ucuz fiyatlara satılan ürünler raflarda onlarca katı paraya satılmaktadır Ama çiftçinin eline geçen para da ortada. Peki nereye gidiyor bu kadar para? Bu konuda yetkililerin üstüne düşeni ne kadar yaptığını merak ediyorum açıkçası. Bu konu da başta çiftçi kendi haklarını koruyabilme gücüne sahip olmalıdır. Ama şu da bir gerçektir ki çiftçiler kendi uğraşlarıyla bu durumdan kurtulamazlar. Bu konuda üst kurumların çiftçiye yeterli desteği vermeleri gerektiğini düşünüyorum.

Çiftçilik mesleğine baktığımız zaman belli çalışma saatleri ya da günleri yok. Sabahın erken saatlerinden akşama kadar bitkilerle uğraşmak zorundalar. Zor kış şartlarında ya da yaz sıcağında alacakları herhangi bir önlemleri yok. Bu durumlara ayak uydurmak zorundalar. Kendi açılarından bakacak olursak kendileri çok da önemli değil aslında. Önemli olan yetiştirdikleri ürünlere bir şey olmaması. Sonuçta o ürünler çocuklarının ekmeği. Kendileri zor şartlarda çalışmaya razı yeter ki maddi olarak ihtiyaçlarını karşılayabilecek ekonomik düzeye ulaşsınlar. İşte bu yüzden de çiftçiler psikolojik olarak kendilerini bir baskı, bir zorunluluk içinde hissetmektedirler. Bu ise hem sosyal hayatlarını hem de aile hayatlarını olumsuz etkilemektedir.

Bir baba akşama kadar çocuğunun geleceği için çalışıp, bunun için çaba harcayabilir. Ancak akşam eve geldiğinde çocuğunun başını okşayamayacak kadar kendini yorgun hissedebilir. Bir anne çocuğunun yemeğini yedirip, çeşitli maddi ihtiyaçlarını giderebilir. Ancak çocuğuna okulunun nasıl geçtiğini soracak vakti kendinde bulamaz. Çocuğunu evde tek başına bırakıp çalışmaya gidebilir. Ama çocuğun o an ihtiyacı olan tek şey yanında annesini olması, babasının bir tatlı sözüdür. Bu ise aile ilişkilerine zarar verebilir. 

Sosyal açıdan baktığımızda bu kişiler işleri dolayısıyla yıllık iznine ayrılamazlar ve pazar tatilleri yoktur. Kendilerine ait özel zamanları, bu zamanları değerlendirecek bir takım etkinlikleri de yoktur. Geçen zamanın farkında olmadan sürekli işlerine enerji harcayan üreticilerin kendilerini deşarj edebilecekleri sosyal hayata da ihtiyaçları vardır. Özellikle Kumluca gibi çiftçiliğin hakim olduğu bir yerde bir takım faaliyetler olabilir. Tabi ki de bu konu da tarım ve seracılık şenlikleri önemli bir örnektir. Ama bu konu da çiftçileri hem daha iyi üretime teşvik etmek için hem de biraz olsun sosyallik kazandırmak için farklı hizmetler sunulabilir. Bunlara birkaç örnek verecek olursak;

Çiftçilere her ay düzenli olarak eğitim seminerleri verilebilir. Sonuçta çiftçiler üreticiliği bilinçli olarak değil birbirlerinden gördüğü şekilde az da olsa ziraat mühendislerinin desteğini alarak bu işi yapmaktadır. Yeterli derecede üretim bilinci yoktur. Burada amaç çiftçiye ürün yetiştirme hakkında genel ve temel bilgileri içermelidir. 

Çiftçilerin sorunlarını dinlemeye ve bunlara çözüm bulmaya yönelik uzmanların katıldığı bir takım toplantılar yapılabilir. Ürün yetiştirmeye yönelik sorunların olduğu gibi çiftçiliğin hayatlarına da bir takım olumsuz etkilerinin olduğunu belirttik. En başta ekonomik olarak sıkıntı yaşayan bu bireylerin aile hayatı, sosyal ve kültürel hayatı da oldukça olumsuz bir şekilde etkilenmektedir. Ekonomik beklentilerini karşılamak için hayatta kendilerini birçok şeyden yoksun bıraktıklarının farkında olmayan bu bireylere hayata dair farkındalık kazandırılabilir. Ayrıca üretim üzerine çeşitli etkinlikler ve yarışmalar yapılarak iş hayatından kopmadan da sosyallik kazanmaları sağlanabilir.

Bu yazının amacı çiftçilerin bir takım sorunlarına değinmek ve biraz da olsun seslerini duyurmakta onlara yardımcı olabilmekti. Umarım bu konuda halkımıza bir parça da olsa yardımcı olabiliriz.

Gamze KARAKOYUNLU