Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), PKK’nın mahkûm lideri Abdullah Öcalan’ın tutukluluk koşullarının 2009 yılından bu yana Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’yle (AİHS) uyumlu olduğuna hükmetti. Strasburg yargıçları, Öcalan’ın şartlı salıverilme hakkına sahip olmaksızın ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilmesini de AİHS’ye aykırı buldu.

Abdullah Öcalan’ın AİHM’de Ankara’ya karşı açtığı ikinci davanın kararı bugün açıklandı. Öcalan, avukatları aracılığıyla 2003 yılında açtığı davada, tutukluluk koşullarının “insanlık dışı” olduğunu savunmuş ve bu durumun AİHS’nin işkence ve kötü muameleyi yasaklayan 3’üncü maddesine aykırı olduğu tezini ileri sürmüştü. Öcalan, İmralı’da kendisine uygulandığını söylediği “sosyal izolasyon”un da Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5 (özgürlük ve güvenlik hakkı), 6 (adil yargılanma), 8 (özel hayatın ve aile hayatının korunması), 13 (etkili başvuru hakkı) ve 14’üncü (ayrımcılık yasağı) maddelerine aykırı olduğunu savunmuştu.

Türk hükümeti AİHM’ye gönderdiği savunmada, Öcalan’ı İmralı adasında 1999 yılından bu yana 6 kez ziyaret etmiş olan Avrupa İşkence ve Kötü Muameleyi Önleme Komitesi’nin (CPT) tavsiye raporları temelinde PKK liderinin materyal tutukluluk koşullarını “uluslararası standartlara uyarladığını” bildirdi. Ankara, Öcalan’ın kimi zaman avukatlarıyla görüşmelerine kısıtlama getirilmiş olmasını “PKK’ya mesaj iletilmekteydi” ifadeleriyle gerekçelendirdi. Türk hükümeti Öcalan’ın dışarıyla telefon görüşmelerine kısıtlama getirilmesini ise cezaevi kurallarına uymadığı için aldığı disiplin cezalarına bağladı.

AİHM ‘anlayışla’ karşıladı
Abdullah Öcalan’ı “büyük çaplı bölücü silahlı bir örgütün şefi” olarak tanımlayan AİHM, 2005 yılındaki ilk Öcalan kararında olduğu gibi Türk makamlarının PKK lideri hakkında aldıkları radikal önlemleri “anlayışla” karşıladığını belirtti. Strasburg Mahkemesi, CPT’nin Ocak 2010 yılındaki İmralı ziyaretinin ardından yayımladığı raporların Öcalan’ın materyal tutukluluk koşullarını “genel olarak kabul edilebilir” gösterdiğine atıfta bulunup, Öcalan’ın yanına başka mahkûmların transfer edildiği 17 Kasım 2009’dan bugüne kadar olan dönemde AİHS’nin 3’üncü maddesinin ihlal edilmediği sonucuna vardı.

AİHM buna karşılık, her ne kadar “toplumu şiddete karşı koruma amacıyla meşru kısıtlamalar uygulanabileceğini” not etmiş olsa da, Öcalan’la ilgili ilk kararını açıkladığı 2005 yılından 17 Kasım 2009 tarihine kadar olan dönemde davacının CPT raporları temelindeki tutukluluk koşullarının AİHS’nin 3’üncü maddesine aykırı olduğuna hükmetti. CPT’nin Abdullah Öcalan’la ilgili son raporu 13 Mart 2014 tarihinde yayımlanmış, İmralı Yüksek Güvenlikli F-Tipi Kapalı Cezaevini son olarak Ocak 2013’te ziyaret eden CPT heyeti, Öcalan ve adadaki diğer 5 mahkûmun kötü muamele şikâyetleri olmadığını ve materyal tutukluluk koşullarının Avrupa standartlarında olduğunu belirtmişti.
 
Ağırlaştırılmış müebbette eleştiri
AİHM, birçok Avrupa devletinde “tehlikeli mahkûmlar” için öngörülmüş sıkı güvenlik rejimini örnek gösterip, Abdullah Öcalan’ın ailesiyle haberleşmesine getirilen kısıtlamaların da “demokratik bir toplumda kamu düzen ve emniyetinin savunulması” açısından AİHS’nin 8’inci maddesiyle uyumlu olduğuna hükmetti.

Strasburg yargıçları Abdullah Öcalan’ın şartlı salıverilme olasılığı olmaksızın ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olmasını da AİHS’nin 3’üncü maddesine aykırı buldu. Bu konuda Türk hükümetinin, PKK’nın işlediği suçlarda Öcalan’ın öncü rolüne dikkat çeken savunmasını yeterli bulmayan AİHM, 2013 yılında İngiltere’ye karşı açılmış “Vinter ve diğerleri” davasında açıkladığı kararı temel alıp, bu tür mahkûmların rehabilitasyonu için umut ışığı olabilecek yasal düzenlemeye gidilmesini istedi. Ancak AİHM, bu konuda ihlal kararı almış olmasının Öcalan için derhal yeni bir perspektif anlamına gelmediğine de vurguda bulundu. Nasıl ve ne zaman düzenlemeye gidileceği konusunda takdirin AİHM’nin “Vinter ve diğerleri” içtihadı temelinde ulusal makamlara ait olduğunu belirtti.

Zehirlenme iddiasına ret
AİHM, son olarak, Abdullah Öcalan’ın “cezaevinde zehirlenerek yavaşça öldürülmek istendiğine” dair 2007 yılında avukatları tarafından dosyaya eklenen iddiaları ise Türk hükümetinin sunduğu tıbbi raporlar ve CPT belgeleri temelinde geri çevirdi.

Strasburg Mahkemesi, Abdullah Öcalan maddi ve manevi tazminat talebi yöneltmediği için bu konuda herhangi bir hükümde bulunmadı. Abdullah Öcalan’ın Türkiye dışındaki 7 avukatı için 66 bin euro, Türkiye içindeki 7 avukatı için de 282 bin euro olan savunma masraflarını ise aşırı buldu. Ankara’yı Öcalan’a sadece 25 bin euro mahkeme masrafı ödemekle cezalandırdı.

AİHM’nin 7 yargıçtan oluşan bir dairesi tarafından 3’e karşı 4 oyla alınan karara Öcalan ya da Türk hükümetinin 3 ay içinde itiraz hakkı bulunuyor. Bu süre içinde itiraz olmazsa karar kesinleşmiş olacak.

(Deutsche Welle Türkçe)