HERKESE LAZIM BİR MESLEK: ÇIRAKLIK

               Kumluca’da bir kırtasiye dükkânımız var. Bugünlerde 20. Yılımızı tamamladık. İki oğlumuz var. ikisi de okudu. İstanbul’da işlerini yapıyorlar. Düşündük ki yerimize bir çırak yetiştirelim. Belki bu işi yaparlar belki başka işler. Ama ne kadar kısa sürerse sürsün, muhakkak bizden öğrenecekleri şeyler vardır. “Ustasız usta olunmaz” demiş atalar.

               Eski ahi sisteminde her esnaf bir ustanın yanında yetişir, işe kapı süpürmekten başlar, yavaş yavaş yükselerek kalfa ve usta olur. Sonra gerekli törenler yapılır ve dükkan açmaya hak kazanırdı. Günümüzde çocuklarımıza bir geçim kapısı aralamak istiyoruz. İyi kötü bir dükkan açıyoruz. Çocuğu işin başına geçiriyoruz. Biraz sermayemiz ve çevremiz var, olur olur gider diye düşünüyoruz. Ama olmuyor. Bir süre sonra çocuk sıkılıyor, işi bırakıp aşıveriyor. Ya da yıllarca ne uzuyor ne kısalıyor. Bağkur’unu bile ödeyemiyor. Sonunda söve siğe geri çekilmek zorunda kalıyor.

               Çocuklarımız neden esnaflıkta başarısız oluyor? Esnaflık denen şey üç ayaklı bir sacayağıdır. Bu ayaklardan birini insanlık oluşturur. Yani esnaf komşularıyla iyi geçinemiyorsa, çevresini temiz tutmuyorsa, işine vaktinde gitmiyorsa, saygısızsa,  oturup kalktığı yere, kişilere dikkat etmiyorsa bu eksikliklerinden zarar görecektir. Dangıl dungul konuşan, selam vermeyi ve selam almayı bilmeyen, işyerinin sırlarını saklamayan kişi iyi esnaf olamaz. Elbette bu özellikler iki satırda anlatılabilecek şeyler değildir.

               Sac ayağının ikincisi ustalık boyutudur. Kişi yaptığı işi temiz yapmıyorsa, vaktinde yetiştirmiyorsa, verdiği sözleri yerine getirmiyorsa, işi elinin ucuyla yapıyorsa bu da bir zaaftır. Hele hele buranın bazı esnafları gibi önden biraz para alınca işi bağladım nasıl olsa diye düşünüp vatandaşı peşinde koşturursan yandı gülüm keten helva.

               Sacın üçüncü ayağı esnaflıktır. Esnaflık artık eskisi gibi kolay değildir. Ürünü ve müşteriyi tanıyacaksınız. Bankalarla, maliyeyle ve vatandaşla iyi ilişkiler kuracaksınız. Toptancıları ve fiyatları, fiyatlandırmayı bileceksiniz. Hesabınızı bileceksiniz. Veresiyeleri sürekli izleyeceksiniz. İmalatla uğraşıyorsanız kalite ve hijyene dikkat edeceksiniz. Kolay kızmayacaksınız, tatlı dilli ve güler yüzlü olacaksınız. Kısacası çok yönlü bir kişiliğiniz olacak.

               Biz sanıyoruz ki bunları herkes bilir ve uygular. Yok öyle bir şey. Müşteriye karşı bir yanlış yaparsınız, kendi bir daha uğramadığı gibi beş on kişinin de size uğramasına engel olur. Toptancıya bir yanlış yaparsınız, telefonu meşgul çalmaya ya da sizinle ardı ile konuşmaya başlar. Bankanıza veya çalışanınıza bir yanlış yaparsınız birkaç yıllık birikiminiz bir anda kar gibi erir. Sadece paranızı sıfırlasa iyi, itibarınızı da sıfırlar ve iş yapamaz hale gelirsiniz.

               Çıraklık bir mesleği iş başında öğrenme imkanı sunar. Eğer usta iyi ise çırağa insanlık da, ustalık da esnaflık da öğretir. İyi değilse hiçbir şey öğretmeden yıllarca köle gibi çalıştırır. Eğer usta iyi değilse ortamda çocuğun ahlakı bozulabilir de. Bu yüzden çocuğu çırak vereceksek ustanın iyi olmasına özen göstermek gerekir.

               Kitaplarda bakkal çırağı veya kasap çırağı gibi sözler okurdum. Mobilyacının, motor tamircisinin, elektrikçinin çırağı elbette olur da, kasaplığın bakkallığın da çıraklığı mı olur diye düşünürdüm.  Meğer oluyormuş. Olması gerekiyormuş. Hatta olmazsa olmuyormuş. Ayakkabı boyacılığının bile çıraklığı olur.

               Meslek liselerinde bir staj var. Ama ne çocuklar, ne de veliler bu stajları ciddiye alıyor. Hâlbuki birçok işyeri bu stajlar esnasında çocukları tanıyor, onlarla iş bağlantısı yapıyor.

               Sonuç olarak biz çırak bulamadık. Ama bu, çıraklığın devrinin geçtiği anlamına gelmez.

SOMSÖZ: ÇOCUĞUNUZ VALİ OLACAKSA BİLE, MUHAKKAK İYİ BİR USTANIN YANINDA ÇIRAKLIK YAPSIN.