“HOŞ SADA” ÜZERİNE 1

               İlber Altaylı 21 Ocak Pazar günü Hürriyet gazetesinde çıkan yazısında bir İran buluşmasından söz ediyor. O buluşmada sunucu eski İran şairi Firdevsi’den bir beyit okuyor. Sonra Hazar denizi kıyısındaki Demavent şehrine gidiyorlar. Yol arkadaşı günümüz İran şairlerinden birinin Demavent şehri hakkında yazdığı bir şiiri okuyor. İlber Hoca İranlıların bu şiir meraklarına eski zamandan beri hayranlık duyduğunu hiç saklamaz. Anlattığına göre gençler toplantılarında geç zamanlara kadar şiir sohbetleri yaparlar, şiir okur, şiir meşk ederlermiş.

               Hoca İran’da bizim Ağrı dağımızdan daha az yüksek olan Elbruz dağlarına yazılan şiirlerin sayısının çok kabarık olduğunu belirttikten sonra yazıyı şöyle bitiriyor: “Bir memleketin dağlarını daha da yükselten, ovalarını bile daha da yeşillendirenlerin oranın şairleri ve bestecileri olduğunu bir kere daha anladım.”

               Bizim Hocanın sözlerine ekleyeceklerimiz her ne kadar yazar, şair ve bestecileri yüceltmek –ve bundan kendimize pay çıkarmak- gibi gelecekse de hoca haklıdır. Maalesef Anadolu coğrafyasının önemlice bir kısmına hiçbir sanatçımızın el atmadığı doğrudur. Birçok yöremiz bilinirlik bakımından Afrika’nın birçok yerinden daha geridedir.

               Bazı yörelerimiz turizme hizmet maksadıyla yani akçe kazanmak için ön plana çıkarılsa da tanıtım çalışmalarının tümü amatörce ve sarsak yapılmaktadır. Sözgelimi Antalya, Kapadokya, Konya, Muğla, Aydın gibi yerlerimizdeki turistik yerler ülke çapında tanıtımlara konu olsa da tanıtımlar pek etkili değildir.

               Turistik tanıtımların önemi elbette inkar edilemez. Çünkü turizm bacasız endüstridir. Ancak yöresel güzelliklerimizi öncelikle kendi insanımıza tanıtmakta büyük yararlar vardır. insanoğlu çölde de göl üstünde de, bozkırda da kayanın kıyısında da binbir türlü güzellik ve anlatmaya değer şeyler bulur. Bir yeri vatan kılan da insanın anlatmaya değer bulduğu bu güzelliklerdir.

               Biz bu toprakları gerçi bin yıldır vatan edindik. Ama vatan düşüncesi bizde 19. Yüzyılın sonlarına doğru bilinçaltından çıkıp bilinç üstüne çıktı. “Vatan sevgisi imandandır” diyen bir peygamberin ümmeti yüzlerce yıl vatan sevgisi adına iki kelam söz söylememiştir. Elbette bu yurt için dökülen kanları ve çekilen emekleri yok saymıyoruz. Ancak söze dökülmemiş, sanatın kabına dolmamış her şeyin varlığı tartışma konusu yapılabilir. Bugün bile Çanakkale’den çok söz etmemize rağmen binlerce yıldan beri insanların aklını başından alan doğal güzelliklerini görmezden geliyoruz. Anadolu toprağı hem kutsal hem de güzeldir. Bizse onu kutsuyoruz da güzelliklerine kör bakıyoruz.

               Yurt güzellikleriyle ilgili istediğiniz kadar “İzmir’in dağlarında çiçekler açtırın” istediğiniz kadar “Ilgaz Anadolu’nun en yüce bir dağısın” diye şarkılar söyleyin. İsterseniz her Cuma günü vaazlar verin. Yurdumuzun tarihi, coğrafi ve kültürel güzelliklerini anlatan şiirler, öyküler, romanlar, gezi yazıları, anılar ve efsanelerle anlatmadıkça ne yabancılara ne de kendi çocuklarımıza anlatamayız. Anadolu’yu merak eden turistlerin çoğu burayı ansiklopedilerden ve turistik el ilanlarından değil İlyada ve Odysseia destanlarından duymuş ve merak etmeye başlamıştır.

               Gelecek yazımızda, Kumluca Belediyesinin açmış olduğu Hoş Sada 4 adlı yarışmadan söz edeceğiz.

               SOMSÖZ: HOŞ SADA ÇIKARMAK İÇİN BİR ÖMÜR MEŞK LAZIMDIR.

Hüseyin Deniz (iletişim; 0536 570 75 53)