19. YÖRÜK GÖÇÜ ÜZERİNE BİR ÇİFT SÖZ 2

               Yazılarımızın bir kısmı 3-5 yazıdan oluşan dizi halinde oluyor. Çünkü bazı konular 5-10 sözcükle anlatılabilecek şeyler değil. Yörük göçü de günlerce süren bir hazırlıktan sonra günlerce süren bir etkinlik olduğu için tek bir yazı ile geçiştirmek olmaz.

               Göçün beni etkileyen kısmı ister oyuncu ister izleyici herkesin coşku içinde katılması oldu. Hele akşamları çadırların çevresi tam bir şenlik havasıyla dopdoluydu. Göç sırasında da katılımcılar sabah saat 9.00’dan itibaren gün boyunca ayakta durdular ve hiç yüksünmediler. İzleyiciler de 13.30’da başlayacak olan göç töreni için öğleden önce yol kenarlarını tutmuşlardı. Fotoğraf çekenler, bunları paylaşanlar da çoğunluktaydı. Anamur’dan bir abim göçü televizyonda baştan sona izlemiş ve düşüncelerini benimle paylaşmak için telefon açmış.

               Hem katılımcı hem de izleyiciler arasında deyim yerindeyse yediden yetmişe her yaştan, her sınıftan insan vardı. Bu sevindirici bir durum.

               Başka birçok yerde kurulan Yörük-Türkmen Derneği, Kumluca’da yeni kurulmuş. 19 yıl Yörük şenliği düzenleyip bir Yörük derneği kurmamış olanlara kapak olmuş bu. Gördük ki Yörük derneği Kaş’ta bile kurulmuş. Antalya’da Yörük şenliği düzenleniyor, hiç olmazsa burada bir duyuru yapılsa da o şenliğe giden gitse, gitmeyen gitmese. Bir siyasi geldiği zaman bedava otobüs kaldıran siyasetçilerimize de buradan duyurmak boynumuzun borcudur.

               Bir ara Kumluca’dan bazı gençler bir dernek kurduklarını söylemişlerdi. İçlerinde Hukuk Fakülteli, Mülkiyeli gençler vardı. Bir daha sesleri çıkmadı. Diyeceğimiz Kumluca’da dernekçilik işleri biraz öksüz ve de köksüz. Bucak’taki ve Antalya’daki Yörük derneklerinin çalışmalarına kulak veriyorum, onların da hap yapıp oy kapma derdinde olduğu kulağımıza çalınıyor.

               Bize asıl lazım olan Yörük kültürü ile ilgili yayın hazırlamak. Belediyemizin sitesinde bu yayın yapılabilir. Okullarımızda çocuklarımıza ödev veriliyor, başvuracak kaynak yok. Bu iş emek işidir. Yörük çadırlarında sergilenen bütün ürünlerin dökümü (envanter) çıkarılacak, fotoğrafı çekilecek, ne için kullanıldığı belirtilecek. Yetkin bir Yörük müzesi kurmak için bizim neyimiz eksik? Her şeyimiz var. Deve güreşi için ta uzaklardan gelenler gittikleri yerde, “Kumluca’da bir Yörük müzesi gördüm ki…” diye ballandıra ballandıra anlatmalılar.

               Yörük kısmı eskiden dağarcık kullanırdı. Genel kullanımda “meşin ya da dokuma, çoban ya da avcı torbası” anlamında kullanılan bu ürünün Yörüğün günlük hayatında büyük yeri vardır. Dağarcığın kullanımı neyse de yapımı başlı başına bir kültürdür. Ben sadece derinin iyice işlendiğini biliyorum. Eski dağarcıklar kumaş gibi yumuşacık olurdu. Kendi başına bırakıldığı zaman leş gibi kokan derinin öylece işlenip değerlendirilmesi elbette ciddi bir kültür olayıdır.

            Çadırlarda birkaç tane yaba gördüm. Parçaları çivilerle, tenekeyle tutturulmuş olan bu yabaya bakıp Yörük tayfasının ağaç işlerinden pek anlamadığını düşündüm. Bunu sorduğum kişi yarı şaka yarı ciddi, “Yörük kısmının yabayla dirgenle işi olmaz, o iş köylülerin işidir” deyiverdi. Haklı olabilirdi. Geçmişte bir Yörük-köylü ayrımı vardır. Köylü yerleşik hayata geçmiş, ekip biçen toprak adamlarına denir. Yörük ise hayvancılık yapanlara. Sonuçta her ikisi de bizim vatandaşımızdır.

            İhtiyarlar bana epeyce şeyler anlattı. Bunları bir araya getirmek ve bir köşeye koymak lazım. Burada şunları da söylemekte yarar var: Hiçbir derleme, katkısız olmaz. En ideal olanında bile derleyenin katkıları vardır ve olmalıdır. Yörük kültürünü derlerken de en uygun olanlarını söylemek gerekir. Bunlar üniversitelerin işidir. Ama biz üniversiteleri bekleyecek olursak vay başımıza!   

               SOMSÖZ: YÖRÜKLER GÜZEL İNSANLARDIR.