11 Şubat 2015 günü evinden okula gitmek için çıkan ve bir daha dönemeyen Özgecan Aslan ülkemizdeki kadın cinayetlerinden birine kurban gitmişti. Henüz 20 yaşında bir üniversite öğrencisi olan Özgecan akşam saatlerinde evine gitmek için bindiği dolmuşun şoförü tarafından önce tecavüze uğramış,direndiği içinde yakılarak hunharca öldürülmüş ve cesedi bir dere kenarına atılmıştır.

Aslında Özgecan’a yapılanlar maalesef ülkemizde yaşanan ne ilk ne de sonuncu vahşettir.Sonuncu değildir diyoruz çünkü toplumdaki kadına yönelik bakış açısını değiştiremezsek maalesef kadınlarımız bu tür vahşi olaylara kurban gitmeye devam edecektir. Ülkemizde son yıllarda ürkütücü bir şekilde artış gösteren taciz,tecavüz ve kadın  cinayetleri sistemde bir sorun olduğunun ve bu sorunun bir an önce giderilmesi gerektiğinin en önemli işaretidir.

Bakınız ülkemizde son 9 yılda 7000 den fazla kadın tecavüze uğramış ve bunların %60  da 18 yaşından küçük yani çocuk.Kaldı ki bu rakamlara dahil edilmeyen hiç birimizin haberi bile olmayan daha nice olaylar var.Yine son 9 yılda kadın cinayetleri %1400  artarak korkunç rakamlara ulaşmıştır. Bu cinayetlerin %40 eşler,%16sı aile meclisi,akrabalar,kalanları ise eski eş ve sevgililer tarafından işlenmiştir. Ülkemizde 2.8 milyon kadın okuma yazma bilmiyor ve 11 ilimizde hala kadın sığınma evi yok Daha da acıklı olan tablo ise bu rakamların Adalet Bakanlığı nezdinde değil bazı sivil toplum kuruluşları tarafında tutuluyor olması. Oysa bu konuda birincil görev Adalet Bakanlığı ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığındadır. Ülkemizde kadına verilen değer, onu sadece evde erkeğine mahkum şekilde yaşayıp,söz hakkı bile olmadan önce anne ve babasına tam itaat, evlenince de kocasına tam itaat şeklinde yaşamasıdır. Kadının, maalesef en temel hak olan yaşamaya bile hakkı yoktur ülkemizde.  Son dönemde yaşanan kadın cinayetleri ve tecavüzleri bunun en büyük göstergesidir. Kadına insan olarak kıymet ve yer verme noktasına gelemeyen, onu her zaman bir araç ya da meta olarak addeden tüm toplumsal kesimler bu suçun ortağıdır.

Özgecan Arslan olayı sadece bir toplumsal cinsiyet vak'ası da değildir. Türkiye toplumu, çocuk, kadın, engelli, yaşlı, fakir, yabancı gibi zayıf unsurlarını güçün, zorbanın, kanun ve hukuk tanımazın karşısında koruyamaz bir noktadır. Adalet sistemi ne böylesi vak'aları caydırabilmekte ne de vuku bulmasının akabinde toplumda adalet hissini yaratacak adli süreçleri geliştirebilmektedir.

Yurttaşlarının mal, can ve ırz emniyetlerini tesis etmekle mükellef olan devlet bu vazifesini yerine getirememektedir. Devletin güvenliği noktasında son derece hassas olan ve çok hızlı-esnek ve yenilikçi tedbirler geliştirebilen devlet erkanı, bireyin güvenliği noktasında göstermelik bazı tedbirlerden öteye gidememektedir.

            Amaç kadının toplumun her noktasında hakkı olan değere sahip olması ve saygı görmesidir. Cumhurbaşkanı başta olmak üzere hükümet ve mecliste bulunan bütün milletvekilleri bu ve benzeri suçlarda caydırıcı olacak en ağır cezaları belirlemeleri ve gerekli ve yeterli yasal düzenlemeleri yapmaları gerekmektedir. Kadına karşı gerçekleştirilen şiddetin halen ve artarak devam ettiği bir ülkede kadını korumayı amaçlayan yasaların yeterli olmadığı anlaşılmaktadır. Beklenti ve temennimiz bir an evvel gerekli yasal düzenlemelerin yapılmasıdır.

Kadın ne bir cinsel obje ne de bir hizmetçidir.

Dili,dini, mezhebi, ırkı ne olursa olsun kadın her yerde  kadındır, anadır.

Özgecan’ın ölümü  kadının- isyanın sembolü  olmalıdır.

Biz Kumluca’da bulunan avukatlar olarak kadına karşı gerçekleştirilen ve her ne şekilde olursa olsun şiddetin her türlüsünün karşısında olacağız. Kadınlarımızın karşı karşıya kalacağı her türlü hukuksuzlukta onların yanında olacağız.

Özgecan Aslan’a Allahtan rahmet ve kederli ailesine sabır diliyoruz.

Unutmayalım,

 Özgecan bir kadındı ve annemizdi, kız kardeşimizdi, kızımızdı.

Özgecan bir CAN dı.