Bizim çok meşhur bir tarihi yerimiz var: Rhodiopolis. Hacıveliler’den gidelim diyeceğimi sandıysanız yanıldınız. Ben biraz daha tenha bir yerden gitmenizi isteyeceğim. Merkezdeki dörtyoldan batıya, Hasan Tuna caddesine gideceksiniz. Kumluca çıkışında ışıkların yanından kuzeye, Cumhuriyet ilkokulunun arkasındaki caddeye döneceksiniz. Parkın üst kısmından batıya sapacak ve Şıhköyü yolunu tutacaksınız. Zeytinli mezarlığın üstünden geçip asarlığa döneceksiniz. Orada yol çatallanacak. En sağdaki yol, yukarıya Sarıcasu’ya gider. Sol taraftaki yol, Hacıvelilerin merkezine gider, eski Kumluca-Finike yoluna kavuşur. Siz ortadaki yola devam edeceksiniz.

Ama durun! Antalya müzesini gezdiyseniz orada Kumluca definesi diye bir stant görmüş olmalısınız. O define sağ tarafınıza düşen tepenin batı kısmında bulunmuş, görkemli bir definedir. Ama define kapanın elinde kalmış müzeye de suyunun suyunun suyu konmuştur. Definenin öyküsü biraz dramatiktir. Uzundur ve bir başka yazının konusudur. Bir kısmı Amerika’ya kaçırılan definenin iadesi için pazarlıklar yıllardır sürmektedir. Antalya müzesinde bulunan kısmı bile görkemlidir.

Orada bulunan iki tepenin adı Corydella olarak anılmaktadır. Kumluca definesi kuzey kısımdaki tepenin batısında çıkmıştır. Yeri hala çürük bir diş gibi orada durmaktadır. Oradaki meydan SİT alanıdır. Ama gene de herkes çöpünü pasafını oraya döker.  Eskiden kurban bayramında kurbanlıklar burada satılırdı. Uzun yıllar boyunca yayladan kamyonlarla hayvan gübresi getirenler de burada müşteri beklemiştir.

Biz doğru gideceğiz dedik ya. O tepelerden az ileride bir dere ile karşılaşırsınız: Baysı deresi. O derenin üstünden geçen köprüde durunuz. Kuzey yanına doğru bakınız. Az ilerideki yeşil tepeler ta yukarıda doğuya doğru döner ve Ömer Beleni adını alır. Karşıdaki tepelerle Ömer beleni, yukarıda dövüş kayrağı arasına yağan yağmurların suyu bu dereden Alakır’a dökülür. Daha düne kadar dökülemezdi. Bulunduğunuz yerden biraz aşağıda dere daralır ve gelen yağmur suları dereyatağına sığmaz olurdu. Sonra o su sol tarafa doğru devrilir, Hacıveliler’in ve Hızırkahya köyünün bütün seralarını, bahçelerini gölleyerek denize dökülürdü. Tabii zarar büyük olurdu. Çünkü seraya su girerse sebze fidelerini su keser ve bir daha iflah olmaz. Fideler sararır ve ölür. Aynı durum portakal bahçeleri için de geçerlidir. Soğuk su bahçeye girdi mi ağaçların kılcal köklerini bozar.

Bu yüzden Hızırkahya yolu da her kış bozulurdu.

Sonunda derenin ucu açıldı da millet selden kurtuldu. O derenin ucunun açılması da apayrı bir öyküdür.

Corydella tepelerinin olduğu meydana aşağıdan çıkan yol daracık ve bakımsızdır. Bunda yolun geçtiği yerin SİT alanı olmasının payı vardır. Belediye Başkanı H. Çetinkaya Rhodiopolis kentinin kazılıp gün yüzüne çıkarılması ve turizme açılması için büyük emek vermiştir. En önemli hizmeti ise yolun genişletilmesidir. Başkan Çetinkaya halkı, “Bu yol size çok faydalı olacak” diyerek ikna etmiştir. Yol sıcak asfalt olup –Yüz metre kadarı hariç- Rhodiopolis kentine kadar geniş geniş devam etmektedir.

Seraların bittiği yerde Kumluca ovasına su veren kanal vardır. Oradan ilerisi Rhodiopolis’e kadar epey yokuştur (1000 metre). Rhodiopolis, Asartepesi denen bir tepenin üstüne kurulmuş antik bir kenttir. Kentin öyküsü uzundur. Daha önce orası ağaçlarla kaplıydı. Sarıcasu’dan biri sera pasafı yakarken ateş kaçırdı ve bütün orman yandı. Tabii oradaki yapılar gerek yangından gerekse yangın sonrasında kesim yapan işçilerin özensizliğinden epeyce hasara uğradı. İşçi kısmı bilgi verilmezse oradaki yapıları esirgemez. Üstüne ağaç yıkar, sürütme sırasında zarar verir. Nitekim verdi de. Bereket bazı yerlerin üstü toz tomurla örtülmüştü.

Rhodiopolis kenti kazılırken birkaç kez gittim. Kenti önce Akdeniz Üniversitesi’nden Nevzat Çevik sonra da İsa Kızgut kazdı. Depremler, yangınlar ve halkın ilgisizliği yüzünden neredeyse yerle bir olmuş olan kent dört beş yıl gibi kısa bir sürede ayağa kaldırıldı. Kentte yaşamış olan Opramoas’ın mezarını çepeçevre kuşatan bir yazıt vardı. Anıt yenilenirken o yazıtlar yerli yerince konmamış. Tiyatro ve Pazar yeri canlandırıldı. Ama anıt özgün haline uygun olarak canlandırılmadığı için çevresine bir perde çekildi. Açılış yapılmadan kaldı. Bakalım yeni başkan bu yeri ziyarete açabilecek mi?

Rhodiopolis’in zengini olan Opramoas hayırsever bir kişi imiş. Ayrıca bu örenyerinde çevrenin çok ünlü bir hastanesi de var. Hastanenin yerinden bütün ova görünüyor.

Örenyeri kazılırken bir arkeoloji öğrencisi “Ben bu örnyerinin kompozit olmasını sevdim demişti. Yani oradaki alanın her yerini değerlendirecek bir yapı planı uygulanmış olduğunu söylemişti. Onlardan 2 bin yıl sonra bile şehirleşmeyi yapboza çeviren bizler için çok acı bir şeydi. Çünkü hem onların varisi ol, hem de şehirleşmeden nasiplenmemiş ol.   

Rhodiopolis’e giden yol öte yüze geçip gider. Vaktiniz ve gücünüz varsa oradan öte yüze aşar Arılıtaş’tan Salur’a uzanırsınız, oradan da geriye döner gelirsiniz. İsterseniz Arılıtaş’tan aşağıya döner ormanın içinden Çakallık boğazından Sarıcasu köyünün üstüne inersiniz. Oradan da artık kanal boyunca mı gelirsiniz, karşıya Baysı yoluna geçip oradan bir arabaya atlar mı gelirsiniz paşa keyfiniz bilir.

Bu parkurda da her yerden geri dönme imkanınız var. İstediğiniz kadar uzatıp kısaltabilirsiniz. Rhodiopolis kentini gezebilir, tepeden doğuya bakarak gözlerinizi dinlendirip gönlünüzü şenlendirebilirsiniz.

SÜRECEK