Başbakan Erdoğan'ın "cevap veremeyeceğimiz soru yok" sözlerini anımsatan Kılıçdaroğlu, "Eğer ahlaklı bir adamsan, bu millete saygın varsa bu sorulara cevap ver" dedi ve 11 soru sordu. Başbakan Erdoğan'a, Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde oğlu Burak Erdoğan'ın adının karışıtığı bir trafik kazasını da anımsatan Kılıçdaroğlu, grup toplantısında şunları söyledi:

Geçen hafta Urla'daki villalardan söz etmiştim. Biz ahlakı düşündüğümüz için o tapelerdeki belli bölümleri çıkardık. Ama villayı yapan diyor ki, 35 yıldır orada duruyor dedi. Allah büyük, yalan kısa sürdü. Google'a girdiler, geçen sene yok... Her konuşmasına Allah diye başlıyor. Efendim, başbakan gelsin 3-5 gün tatil yapsın diye o villaları yaptık diyor. şimdi kızının yaptığı konuşmaları yayınlamak istemiyorum. Havuzu şöyle, tuvaleti böyle olacak diyor. Havuz görülmesin etrafına duvar yapacaksın diyor. İki villa arasındaki mesafe şu kadar olsun diyor. biz ne dedik, 2 villa uğruna devletin valisini sattın diyoruz. Nasıl bir anlayış bu. Bu kadar villayı ne yapacaksın? Öbür dünyaya mı götüreceksin. Bir insanda bu kadar dünya malı hırsını ben hiç görmedim. İlk kez görüyorum. Mal mülk, dolar, para, avro, ne desen var... Yalan desen o da var. İftira deseniz o da var. Ama her konuşmanın arkasına Allah'ı ilave ediyor. en büyük günahtır. En temiz inancı siyasete, çıkarlarına alet ediyor. Onun için diyorum Allah büyük diye. Rahmetli babam oğlum sen doğru dur, eğri belasını bulur derdi. Biz doğru duracağız... Başbakan'a iftira ediyorlar deniliyor. Biz başbakan'a iftira etmiyoruz. Senin bantların yayınlandı. Alnında leke var, elbisesinde değil. 

Anadolu insanı misafirperverdir. Yemeğinizi, yatağınızı hazırlar, yedirir, içirir. Bunun misafirperliği nasıl, havuz şöyle olacak, tuvalet böyle olacak. Nereye yapıyorsun bunu? 1. derece sit alanı olan Urla'ya yapıyorsun. Vali izin vermiyor. Villa inşaatını yapan şikayet ediyor sürülüyor vali. Kaymakama talimat verdim diyor. Başbakan da sen kimsin de talimat veriyorsun demiyor. İşin özü, villalar 35 yıldır oradaydı dedi, yalan. Misafir ediyorum diyordu, yalan... 

Kadına, anneye saygı bizim ortak temelimiz. Hz. Muhammed cennet anaların ayakları altındadır diyor. Bu kadar saygı duyarız. Huzur buluruz anamızın dizi dibinde. Güven duyarız. bir yalan söylendi. Kabataş iskelesinde bir yalan söylendi. Yalanı söyleyen Erdoğan. Başörtülü bacımızı sürüklediler, dövdüler dedi. 8 ay önce. Çıktım, eğer böyle bir muamele varsa, 6 aylık çocuğu ile birşey yapıldıysa, onu yapan insan değildir, bulunmalı, cezalandırılmalıdır dedim. Eğer bu böyle değilse başbakan yalan söylüyor dedim. Benim bu konuşmamadan sonra, MOBESEler var. Ne olmuş, mağdure diyor ki "üzerleri çıplak, elleri deri eldivenli, başları bantlı 70-100 kadar adamın arasında kaldım. Dövüyorlar, bayıltıncağa kadar, üzerlerine idrarını yapyorlar..." Buradan bütün yurttaşlara, özellikle erkeklere sesleniyrorum. Böyle bir olay olduğunda ne yapıyorsunuz demez mi? Der değil mi? Der. İnsanlık dışı bir olay mı? İnsanlık dışı... Yapılmışsa eğer yapanlar insan değil.

Şenol Kazancı, başbakan danışmanı, emniyete baskı yapıyor. Bir şey bulmaları lazım. Binlerce kişinin geçtiği bir yer... Bir televizyon kanalımız görüntüleri buluyor. Vali yok diyordu. buluyor ve yayınlıyor. Ben size  anlatayım.
Tarih 1 Haziran 2013:
19:33. Güvenlik merkezinin önünden geçiyor arabasıyla. 
19:35. İskele ile güvenlik merkezi arasından geçiyro.
19:40. Şehir hatları iskele ışıklar istikametinde duruyor.
19:44. Tramvay durağı ışıklarda bekliyor.
19:58. Eşiyle beraber oradan ayrılıyor. Ne kavga, ne dövüş. Hiç bir şey yok.

Bir ülkeyi yöneten başbakan düşünün. Olmayan bir olayı haklı tahrik etmek için kullanıyor. Ben halkıma saygı duyuyorum. Bu yalancıya inanıp galeyena gelmedikleri için. Tüm başörtülü kardeşlerime sesleniyorum. Artık başörtünüz siyasetin dışında kalsın. Neden bunları gündeme getiriyor biliyor musunuz, cumhuriyetin en büyük yolsuzluk operasyonu saklansın diye. O kadının baş örtüsüne saygı duyarım, senin yolsuzluğuna karşı çıkarım. Hiç bir baş örtüsü o yolsuzluğun üzerini örtemez. Bu halkı kin ve düşmanlığa kışıırtmaktır. Sen huzur getirmiyor, milleti bölüyor.

Polis o kadar dikkatli çalışmış ki, orada bulunan tüm insanları tespit etmiş. En yakındaki 4 kişiyi göstermiş. Ne diyor? Görüntüler öyle ama bir de rapor var ortada diyor. Rapor 5 gün sonra alınmış. Nerede cürük, dizin üst tarafında içeride. Hani sürüklenmiş, dövülmüştü. Daha başka şeyler de var. Utanıyor, anlatamıyorum. Mağdurenin anlattıklarında var. Sadist olması lazım insanın. Şimdi hala diyor ki, başörtülü bacımı sürüklediler. Utan utan, boyundan utan. Başörtülü bir kardeşimizi Gezi Olaylarında tokatladılar. Sesi çıktı mı çıkmadı. İkisi de bizim kardeşimiz. Ama sen getirdin, yalanın odağına koydun. Utanmadın mı? Yalancıdan ne olmaz? Başbakan olmaz. 

11 Mayıs 1998 Şişli, Abide-i Hürriyet caddesinde bir kadın yaya geçidinden geçerken bir araba çarpıyor. 35 metre sürükleniyor. 34 ABD 93 plakalı araç. Yaralanan Sevim Tanürek. Arabayı kullanan Burak Erdoğan. Erdoğan'ın oğlu. Kendisi de o dönem  İBB başkanı. Kazadan sonra itfaiye aracı gelip yerleri yıkıyor, delilleri yokediyor. Sevim Tanürek hastaneden vefat etti. 8'e 3 yaya kusurludur dedi. Savcı yeni bir iddaname hazırladı 2 yıldan 5 yıla kadar hapis istedi. Dava açıldı, Burak Erdoğan ingiltere'ye dil öğrenmeye gitmişti. Ne hikmetse mahkeme adli tıptan bir rapor daha istedi. Gelen ikinci rapor 8'de 8 yaya kusurlu dedi. O raporu veren daire başkanı Denizcilik işletmesine genel müdür yardımcısı olarak atandı. Şimdi tüm yurrttaşlar ellerini vicdanına koysun, bunu yapan adam bu ülkeyi yönetiyor. Hala bu gerçekleri görmüyorsanız, yalanı ahlaksızlığı içinize sindirebiliyorsanız samimi söylüyorum gidin AKP'ye oy verin. Hayır siyasetçi halkına hizmet etsin diyorsanız yeri adresi belli: CHP. Kendi oğluna gelince neler yapıyor. Mahkemeye gitmem diyor öbür oğlu da. Kadir Topbaş da gitmiyor. HSYK ile mahkemeleri de yürütmeye bağlıyor. cumhurbaşkanı görevde mi diye sorana ben görevdeyim diyordu. Eğer görevdeyse güçler ayrılığı ilkesine uyacaksınız sayın cumhurbaşkanı. Yok yapmayacasanız bunu, ben görevdeniym demeyeceksiniz, ben birinin emrindeyim diyeceksiniz.

Açıklamıştım, yine söyleyeceğim. Fezlekeler geldi, geri gönderdiler. Her vatandaşıma bir kez daha söylüyorum. Zafer Çağlayan, ekonomi bakanı, 28 kez, toplam 52 milyon dolar rüşvet almaktan iddianame. Muammer Güler, 10 kez, toplamda 10 milyon dolarlık rüşvet. Egemen Bağış içlerinde en mütevazisi, 3 kez, 1,5 milyon dolar... Bakınız 17 Aralık'tan bu yana ağzından bir tek yolsuzluk lafı çıkmadı. En yakınındaki adam, ne yapayım, talimat verdi ben de yaptım dedi. Biz yolsuzlukları dile getirdik, o paralel dedi. Bugün de demiş ki bizim yanıtlamayacağımız hiç bir soru yok demiş. Ben soruyorum sen de yanıtla.

Eğer ahlaklı bir adamsan, bu millete saygın varsa cevap ver. 
1. 700 bin liralık saati paralel devlet mi verdi?
2. Ayakkabı kutusundaki 4,5 milyon doları paralel devlet mi koydu.
3. Yedi kasayı yatak odaların paralel devlet mi koydu.
4. Paraları kasalara paralel devlet mi koydu.
5. Para sayma makinelerini paralel devlet mi koydu.
6. Ailece zahrap'ın uçağı ile sizleri umreye paralel devlet mi götürdü.
7. Adı yolsuzluğa bulaşan 4 bakanı paralel devlet mi istifa ettirdi.
8. Bakanlar istifa ederken senin lehine deklarasyon imzalanmasını paralel devlet mi istedi.
9. Kendine özel medya oluşturmak için 630 milyon dolarlık havuzu paralel devlet mi oluşturdu.
10. TÜRGEV'i kuran Bilal Erdoğan'a vakfı paralel devlet mi kurdurdu.
11. İki villaya valiyi sattın, bunu paralel devlet mi öğütledi.

Her soruya cevap var diyorsun. Madem her soruya cevap var. Bu soruları cevapla... Cevaplayamaz. Neresini cevaplayacak. Hırzılık var, yalanvar. Bir tek ar damarı yok. Halkına ihanet eden siyaset olmaz. Yalan söyleyenden başbakan olmaz.