Bir yazı yazdı kadın ayrılığın ardından. İadesi olmayan, yerine ulaşıp ulaşmadığını bilmediği örselenmiş bir yazı. İçten küçük bir veda. O yazının pek çok cevabı vardı oysa soğuk satırlarında üşümüş kalbimi ısıtabilecek. Olmalı, yürekte bırakılan soruların bir cevabı olmalı. Olmadı. Ah bir de cevabı olmayan hayaller. Konuşulacak çok şey olması lazımken, yitip gidinler için hiç bir şey çıkmıyor ağzımdan. Yitip giden sözler için susuyorum bir süredir. Payıma düşen yalnızlığımı layığıyla çekmeye çalışıyorum sadece. Çaresizlik, haykırış, sitem. Okudun mu bilmem ama saatlerce çalan o şarkıda aradım ben cevabı. Usulca dalıp gitmişim vedanın arkasından saatlere aldırmadan. Sahi ne işi var vedaların bu evrende?
Unutabilme süresi, açılan yaradan sızan kan durana kadarmış. Ama sorun şu her şey sende başlamıştı, her şey sende bitti. Nasıl bittiğiyle de ilgilenmiyorum artık, ilgilendiğim nasıl böyle devam ettiği? Ne değişti dersin? Hiç bir şey. Bu bir isyanda değil aslında yanlış anlama daha çok hasarlı mağlubiyetimin serzenişi. Aradın mı sen de mutluluğu, ismini bilmediğin yanlış bedenlerde?
Şimdi şuracıkta içimdeki seni anlatmaya başlasam beni kim susturabilir ki? Sen, düştüğümde beni yerden kaldıran dalımdın. Son şansım değildin belkide ama ben sadece o dala tutunmayı ve hayatta kalabilmeyi seçmiştim. Koca koca hüzün teplerini aşıp, küçük bir umut zerresinde dinlediğimdendir sıkı sıkı tutunmam. Tüketilen her alkolün kanımda kaynama noktası sen, gözlerden akan her damlanın hızı sen, şarkıda çalan her bestenin ahengi sen. Yüreğimin baharlarıydın sen. Şimdiyse sigarada yanan son duman, kadehte kalan son yudum sen. Zaman girmiyor kırılmış kalbimin koluna. Körelmiş umudumu hiç bir şey bilemiyor. Hadi gelmediğin günlerden birini çek al karşına, var mı aşka ihanetinin anlayabileceğin bir sebebi? Son şans değil bu çoktan geçtik biz o şansı. Beraber atılmış kahkahalarımızın mirasının ok gibi kalbime saplanışı. Sayısız ah edilen günler geçti. Kış geçti, bahar geçti. Yaz geldi, bayram geldi.
Şimdi ne ben gel derim, ne sen gelirsin.