YENİDEN MERHABA

Bu mecrada son olarak 24 Eylül 2018 tarihinde yazımız çıkmış. 15 ay gibi uzunca bir zaman önce. Bu arada başka mecralarda da yazmadım. Yani benim için 15 ay ölü gibi geçti. Tabii gazetede işler biraz tavsadı ziyaret eden sayısı azaldı. Yazı yazan ise hemen hiç kalmadı.

Bu akıllara ziyan bir olay.

Günde şu kadar kişi gazetenin sayfalarına giriyor ve sadece hava durumuna, ulusal basına ve hal fiyatlarına bakıp çıkıyor. Peki 70 bin nüfuslu Kumluca?

Bunca insan ne yapar?

Ne yapacak benim yaptığım gibi kendi çevresinde döner durur. Çoğu serasıyla evi arasında mekik dokur. Yaşlıysa ev ile cami arasında ya da ev ile kahve arasında…

Benim bir kırtasiyem vardı. Kapattım. Şu sıralar tam boşluktayım. Aslında yapılması gereken çok şey var. Geçmişten kalan konular olduğu gibi her gün yeni yeni konular çıkıyor. Dile kolay 15 ay. Bu 15 ayın içinde bir de yerel seçimler var. Ayrıca dört bir yanımızı kaplamış ateş çemberi ve bu ateş çemberinde hükümetin aldığı pozisyonlar. Vatandaş bu konularda ne düşünüyordu? Bu 15 ay6 boyunca vatandaş hangi handikaplardan geçmişti? Bu arada ben bir kez ameliyat geçirmiştim. Hastaneye yatmış, hasta insanların yaşadığını bir kez daha görmüştüm.

Hergün yeni bir şey çıkıyor. Bunların her biri yazmak ve tartışmak için bize fırsatlar sunyor. Halbuki biz yazmadık, yazamadık. Bu yüzden ortalık derin bir sessizlik içinde. Bu yüzden ortalık sosyal medyayı kullanan, orada havadan sudan şeylerden söz eden birçok kişinin cirit attığı bir yer olmuş.

Bugünlerde Rıfat Ilgaz’ın roman tadında anılarını okuyorum. 1925’li yıllardan bu yana yaşadığı olaylar. 1940’lı yıllardan itibaren İstanbul’daki edebiyat camiası ile iyice tanışıp bilişir üstat. Tabii dergi çıkarmalar ve mahkemelerle uğraşırken bazen aç kalır, bazen hapse girer. Hastalık da cabasıdır. Buna rağmen yamaktan vazgeçmez. Hapisteyken bile çıkıp gazete dergi çıkarmanın hayallerini kurar. Hasta yatağında, mahpusta bile bulabildiği kağıtla kalemle bir şeyler yazar çizer.

Demekki yazmak bir tutku. Bir edebiyat öğretmeni olarak biz de bu tutkuyu iyi biliyoruz. Verdiği tüm sıkıntılara rağmen yazmak bir tutku ve bu hastalık bizde de var.

Bunun için yeniden meydanlara dönüyoruz. Burada söyleyecek sözü, anlatacak bir şeyleri olan kişileri de ağırlamak istiyoruz. Bizim için herkes ve her şey değerlidir. Dil bilmez bir çocuğun da, yaşı kemale ermiş bir ihtiyarın da, ömrü iki nokta arasında gidip gelerek geçmiş bir kimsenin de falan yerdeki bir ağacın ya da taşın da hikayesi vardır ve makbuldür bizim için. Bunları anlatmak gerekir. Anlatılsın ki gelecek kuşaklara bir şey bırakabilelim.

Çoğumuz çocuklarımıza bir şeyler bırakmanın telaşı içindeyiz. Ama çoğumuz kulağa küpe olmuş bir çift sözün ne kadar değerli olduğunun farkında mıyız? Sanmıyorum.

Bütün bu cesaretimi çok şeyler bildiğime yormayın lütfen! Ama şu var: Dersime çalışmak, ödevimi iyi yapmak gibi bir iddiam var. Sizi dikkatle dinleyeceğime ve sorunları (birlikte çözmek demiyorum) burada dile getireceğime emin olun.

Bu vesile ile 2020 yılını da kutluyor, yeni yılın hepimize barış ve mutluluk getirmesini diliyorum.

30/12/2019

HÜSEYİN DENİZ

EDEBİYAT ÖĞRETMENİ

 Whatsapp'tan Yaz