Samsun'daki Atatürk heykeline dün sabah bir saldırı olmuş; iki kişi şahlanan atın arka ayaklarına bağladıkları iple, anıtı, bir binek aracı gücüyle çekerek koparıp parçalamak istemişler. Bu sabah ise yakalanmışlar. Yeniçağ gazetesi, olayı verdikten sonra, bilgi ağında Samsun'un simgesi, Kurtuluş Savaşı’nın başlangıcını simgeleyen bu anıtı tanıtmış, yapılışıyla ilgili bilgiler vermiş.
Dünden beri her yanda bu konu, TV’lerde hep bu konu tartışılıyor. Gündem, sorunlar unutuldu, konuya giren bildiğini okuyor. Bir yan, Atatürk ilkeleri eğitimimizden bile çıkarılırken, bayramlar kaldırılırken, tarikatlar her yanı sararken susan taraf şimdi feryat figan. Bir kesim, fırsat bu fırsat deyip heykel kavramına, anıt kavramına saldırıyor. Koskoca kravatlı zat, televizyonların bir yakışıklı bülbülü, “Heykelleri dayatmak da, taş atmak da yanlıştır,” diyebiliyor. Hem nalına hem mıhına…
Parktaki doksan yıllık anıta saldıranların düşünce yapısı, nasıl yetiştikleri, onları kışkırtanlar, bu durumdan yararlananlar da böyle olaylarda çok önemlidir.
Daha da önemlisi, böyle durumlarda toplumu aydınlatmak, anıtın ne olduğunu, anıtların neden yapıldıklarını bir kez daha topluma anımsatmaktır.

Anıt heykel nedir? Anıt neye dikilir? Biz de konuya girelim mi? Gelin, bu konuyu, anıtların tarihçesini bir de benden, destan tarzında yazdığım bir yazımdan dinleyin!


ANIT HEYKELDEN…
İlk Atatürk heykelimiz (yontu), heykellerin en görkemlisi Samsun’dan:
Atı şahlanmış, üstünde, eli kılıcına uzanmış ulusun kahraman komutanı.
Avusturyalı heykelci (yontucu) 1925 yılında tanımış Atatürk’ü, Ankara’da çiftlikte.
Konuşmuş, tanışmış, O’nu izlemiş, beden devinimlerini kafasına çizmiş.
1928 yılında Samsunlular, deniz kıyısına koyacakları,
Samsun’a çıkışı anlatan, Atatürk’ün at üstünde heykelini istemişler ondan.
1931’te bitirmiş heykeli sanatçı, yurda getirmiş, bir yıl sonra açılışında şunları demiş:

“Bu heykel, verilen savaşın simgesi olduğu gibi, barış ve insanlık savaşımının da simgesidir!
Burada, O’nun yurdu kurtarma azmini, çelikten sert yüksek ruhunu gösterdim.
Bu yüksek ruhla bağımsızlığı kazandırdı, son hedefi yarattığı eseri korumaktı.”
*
Bu heykel dört metre yetmiş beş santimetre yüksekliğinde,
Dört metre on santimetre yüksek bir kaide üzerindedir.
Heykelin kaidesinde bir yanda iki kolunu açmış, “Mareşal Atatürk” kabartması,
Önünde yere çömelen, ellerine sarılmış Samsunlular.
Diğer yanda, kıyıya yanaşmış bir küçük tekne, tekneden cephane taşıyan Türk halkı resmedilmiştir.

Heykeldeki tanıtım bilgi yazıları şöyledir:

“Vatanda Millî Mücadele’ye (Kurtuluş Savaşı) başlamak için Gazi, 19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun’a çıktı.
Bu heykel Samsun Vilayeti halkı tarafından 29 Birinci Teşrin (Ekim) 1931 tarihinde dikildi.”
*
Aynı heykelcinin heykelidir Ankara Ulus’taki Zafer Abidesi adlı Atatürk Anıtı, Afyonkarahisar Zafer Anıtı.
Sarayburnu’ndaki Atatürk heykeli, Konya Atatürk heykeli de aynı sanatçıdandır.
O yılların heykelleri, Etnografya Müzesi önündeki atlı Atatürk Heykeli, Taksim Atatürk Anıtı,
Sıhhiye’deki Mareşal Atatürk, başka bir yabancı sanatçının eseridir.
Dinsel baskılardan yontu sanatçısı yetişmemiş olduğundan ülkemizde,
İlk yabancılar yapmıştır heykelleri, kabartma resimleri…
Sonra o ilk yıllarda devlet, yurtdışına nice sanatçı göndermiştir.
Okusunlar, yetişsinler, yazsınlar, çizsinler, göstersinler, öğretsinler diyerek…

“Hiçbir heykel, Atatürk istedi diye dikilmiş değildir.
Atatürk heykelleri, illerin, belediyelerin, derneklerin, ya da gazetelerin istemesiyle,
Onların ön ayak olmasıyla yaptırılmıştır.” der Turgut Özakman,
Kafa karıştıran hainlere yanıt verirken, Çılgın Türkleri anlatırken…

Ulus’taki Atatürk Heykeli’nde Atatürk (1927), Sakarya adlı atı üstündedir.
Dört ayağı da yere basan bir atın üstünde durur Atatürk,
Önde, yanlarda iki Mehmetçik, arkada mermi taşıyan Türk kadını.
İktidarın belediyesi bu heykeli 2002’de, sözde koruma amaçlı temizlemeye kalkışmıştı.
Aslını güzelliğini bozmuştu, bilerek gülünç etmişti, yaldızlamıştı sarıya.
Gazetelere düşmüştü, anıta sinsice yapılan bu çirkin saldırı.

Yurdumuzun dört bir yanında, Kurtuluş Savaşı’nı anlatan Atatürk heykelleri, Atatürk anıtları…
Birlik, beraberlik anlatan, Türk ulusunu simgeleyen koca anıtlar.
Türklük tarihinde Orhun anıtları, Türklerin diktikleri dikilitaşlar, taş anıtlar…
Her biri bir yiğitliği, destanı anlatan anıt heykeller…
*
Okullarımızda, kamu binalarında, önünde bayrak çektiğimiz,
İstiklal Marşı okuduğumuz Atatürk heykelli, Atatürk büstlü (bedenin göğüsten yukarı kısmı, başı) köşeler, alanlar…
Anıtkabir’de, Kurtuluş Savaşı simgesi heykel grupları, kabartmalar…
Türk devrimlerinin görüntüleri, taşa, duvara yazılı Atatürk’ün özlü sözleri…
24 Türk boyunu anlatan yirmi dört aslanlı (Anadolu Hitit Aslanı), aslanlı yol…
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu, yüce Önder’ini, kahramanlarını tanımak,
Geçmişini unutmadan yetişen kuşaklar yetiştirmek,
Gözlerle gönüllere yerleşmekti, bunların yapılmasının nedeni…
*
Heykel (yontu) taş, maden, ağaç, kil, alçı gibi şeylerden biçimlendirilerek yaratılan eserdir.
Anımsatmak, unutturmamak, kahramanlığı duyurmaktır heykel dikmenin amacı.
Görende saygı duygusu yaratmak, insanlığı, önünde selâma durdurmak.
Yabancı ülkelerin de heykelleri var, kahramanlarının heykelleri, zaferlerinin simgeleri…
İlk çağlarda, yalnızca tanrıların heykeli, yapılara eklenen, yapılardan ayrı heykeller vardı…
Sonraları yapılanlarda, halk kahramanları, önder kişiler, gücü anlatan türlü motifler…
Bir aşağılık hareket, eylem, iş, ihanet, katliamın heykeli yapılmamıştır!
Heykel, gösteriş demek çünkü, anlatılanı canlısına benzetme, tüm boyutuyla simgeleme…
Görkem, gösterme, göreni etkileme, kendine hayran etme…
Bakanda yüce duygular uyandırma, başı saygıyla eğdirme, ufku yüceltme…
*
“Anıtlar, toplumların tunçtan, mermerden, taştan yapılı bellekleridir!” derler.
“Anıtlar, değer bilmedir, minnet duygusunu belirtmedir;
Toplumun ulu kişisine, büyüğüne, yüce gönüllü atalarına teşekkürüdür…”

Feza Tiryaki