Antalya, tarih boyunca pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış ve bu nedenle zengin bir kültürel mirasa sahip olmuştur. Şehrin kalbi sayılan Kaleiçi, Osmanlı ve Selçuklu döneminden kalma evleriyle ziyaretçileri geçmişe yolculuğa çıkarır. Dar sokaklar arasındaki Eski Antalya Evleri, taş işçiliği ve ahşap süslemeleriyle geleneksel yaşamın izlerini taşır.
Antalya’nın simgesi haline gelen Yivli Minare ve yanında yer alan Şehzade Korkut Camii, Selçuklu döneminin önemli eserlerindendir. Aynı zamanda Karatay Medresesi, kentin eğitim ve dini yaşamında tarihi bir öneme sahiptir.
Antik çağın izlerini görmek isteyenler için Antalya tam bir açık hava müzesi niteliğindedir. Perge Antik Kenti, Roma döneminden günümüze ulaşan stadyum ve sütunlu caddeleriyle dikkat çekerken; Hadrian Kapısı, İmparator Hadrian’ın ziyareti için yapılan zarif bir yapıdır. Sahil şeridinde yer alan Phaselis ve Olympos Antik Kentleri, hem doğası hem de tarihiyle öne çıkar.
Roma’nın ihtişamını günümüzde dahi hissettiren Aspendos Tiyatrosu, akustiği ve mimarisiyle dünyanın en iyi korunmuş antik tiyatrolarından biri kabul edilir. Xanthos, Likya uygarlığının başkenti olarak bilinirken; Myra Antik Kenti, kaya mezarları ve Aziz Nikolaos (Noel Baba) Kilisesi ile öne çıkar.
Alanya tarafında yükselen Alanya Kalesi, surları ve deniz manzarasıyla ziyaretçilerin ilgisini çeker. Side’deki Apollon Tapınağı ise gün batımında eşsiz görüntüsüyle simgeleşmiştir. Ayrıca, tarih öncesi döneme uzanan Karain Mağarası, Anadolu’nun en eski yerleşim izlerini barındırmasıyla büyük arkeolojik öneme sahiptir.
Antalya, tüm bu değerleriyle sadece bir turizm kenti değil; aynı zamanda kültür, tarih ve medeniyetlerin buluşma noktasıdır.