Bayramlarda, “Her şey bayram tadında olsun!” diye dua edilir. Peki bu “bayram tadı” nedir? “Bayram tadı” öncelikle birlik beraberlik demektir.

Ama ne dostlarla ne de çoluk çocukla birlikte olmak var bayram günlerinde. Herşey otomatiğe bağlanmış. Uzaktan uzağa kutlanıyor. Dolayısı ile insanın sıcaklığı ve cıvıl cıvıl ortamların canlılığı da yok. Sokağa çıkıyorsunuz, insanlar boş boş bakıyor yüzünüze. Birisine el uzatsanız, yanlış anlayabilir.

Böyle bir ortamda giyinmenin, süslenip püslenip beklemenin de bir anlamı yok. Tatlı yiyip tatlı konuşmak da yok artık.

Hükümetimiz milli bayramların içini boşalttığı gibi dini bayramların da mı içini boşalttı yoksa? Bu soru gerçekten insanın içini acıtıyor.

Önceleri dini kutsallarımız vardı. İkinci Meşrutiyet’ten sonra milli kutsallarımız biçimlenmeye başladı. Cumhuriyet’ten sonra ulusal hassasiyetimiz iyice çoğaldı. Artık sadece sınırları bulanık (meçhul) bir vatandan ibaret değildi kutsalımız. Ulusumuz, dilimiz, tarihimiz, ezanımız, bayrağımız, toprağımız kutsaldı. Hatta İstiklal Marşımız ve Gençliğe hitabemiz bile… Daha sonra bu kutsallara uluslar arası piyasadan edindiğimiz kutsallar eklendi: Emek, hak, hukuk, adalet, kadınlar, çocuklar, sevgi, saygı, hoşgörü, empati, hayvanlar, toprak, denizler, ağaçlar, otlar…

Tüm bunlar, Yunus’un kadim “Yaratılanı hoş görmek” düşüncesinin bir çeşit yeniden keşfedilmesi idi. Bu kutsallar dinimizde de vardı. Ama hocalar dinimizi kelime-i şehadet, savm u salat, Hac ve Zekata indirgemişlerdi.

21. yüzyıla girerken hem dinsel, hem ulusal, hem de evrensel kutsallarımız yer ile yeksan oldu. Öyle ya! Sen benim kutsallarıma dil uzatırsan ben de senin kutsallarına saygı göstermem. Herkes herkesin kutsallarına saygı gösterebilseydi belki bu kargaşa ortamı doğmayacaktı. Dinimizin de ulusumuzun da öteki ulusların da karşı çıkamayacağı “barış” kavramını bile tartışma konusu yapabiliyorsak geriye hangi kutsal kalır Allasen? Hiçbir bireyin tartışmaya yanaşmayacağı ulusal değerleri bile (din adına) küçümseyenlerimiz varsa geriye hangi kutsal kalmış olabilir?

Hiçbir dini değer itilip kakılmamışken (dindarların alınganlıkları yüzünden) hem milliyetçilerin hem de evrenselcilerin dini değerlere karşı çıktıklarını savunmak bu değerleri çok yıpratmıştır. Sadece dini kutsallarımız değil, ulusal ve evrensel kutsallarımız da sıradanlaşmaktadır.

Artık hiçbir kutsalımız yok! “Tanrı öldü!” diyenler tüm kutsallarımızı ayaklar altına aldılar. Artık ne rızk kutsaldır ne de başka şeyler… Ekmek ve su aziz değil artık. Onların geldiği toprak da. Namus ve şerefin ne kadar değersizleşebileceğini TV kanallarındaki araştırma soruşturma programlarından izliyoruz.

Tüm bunlara rağmen insandan umudu kesmemek lazım. Ben kesmiyorum, kesemiyorum. Sen varsan, umut vardır.

SOMSÖZ: KUTSALI OLMAYAN İNSAN, OTTAN FARKSIZDIR.