‘Enerjide, Sanayide, Tarımda Nükleer Uygulamalar’ panelinde konuşan ANSİAD Başkanı Sadi Kan, "Antalya’da tarımı ve gıda ihracatımız halen olması gereken noktada değil. Bu konuda nükleer teknolojiye güvenebilirsek daha kaliteli üretimle başarımızı artırabiliriz" dedi. Kan, nükleer enerjide uranyum yerine toryum kullanımıyla ilgili çalışmalar yapılması gerektiğini de kaydetti.

Antalya Sanayici ve İşadamları Derneği (ANSİAD) ve Akdeniz Üniversitesi Nükleer Bilimler Uygulama ve Araştırma Merkezi işbirliğinde ‘Enerjide, Sanayide, Tarımda Nükleer Uygulamalar’ paneli düzenlendi. Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (IAEA) adına Prof. Dr. Yousry Abushady, TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Saleh Sultansoy, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) SANAEM adına Dr. Zafer Sağel, Çek Cumhuriyeti Bilimler Akademisi öğretim üyesi Dr. Ali İhsan Kılıç’ın konuşmacı olduğu toplantıda, Akdeniz Üniversitesi Nükleer Bilimler Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. İsmail Hakkı Sarpün, ANSİAD üyesi iş adamları ve çok sayıda akademisyen yer aldı. Panelin açılış konuşmasını gerçekleştiren ANSİAD Başkanı Sadi Kan, enerji, sanayi ve tarım alanlarında nükleer uygulamalarla ilgili paneli Akdeniz Üniversitesi ile birlikte düzenlemekten memnuniyet duyduğunu belirtti.

"İhale şartnamesi 42 yıl önce hazırlandı"

Kamuoyunda nükleer bilimler ve nükleer enerji konusunda bilgi sahibi olunamadığını dile getiren Başkan Kan, "Oysa ülkemizde Atom Enerjisi Komisyonu 1956’da kurulmuş, 1962 yılında da Çekmece’de deney reaktörü kurulmuştur. 1976’da Akkuyu için yer lisansı verilmiş, yani 42 yıl önce ilk nükleer santral projesi gündeme alınıp, ihale şartnamesi hazırlanmıştır" dedi.

1986’da Çernobil felaketi sonrasında Türkiye’de bütün çalışmalara ara verdiğini belirten Kan, "1993-97 yılları arasında nükleer santral çalışması yeniden ilerlemiş, fakat daha sonra bu ilerlemeler devam ettirilememiştir. Yani, Türkiye’de nükleer enerji tarihi yarım asırlık gizemli bir tarih olup, garip bir şekilde de Türkiye’de bir tabu olmuştur. Bugün ise ülkemiz, Mersin ve Sinop’ta iki nükleer santral için adım atmıştır" diye konuştu.

"Toryum araştırmalarına kaynak"

Türkiye’de nükleer enerjide uranyum yerine toryum kullanımıyla ilgili çalışmalar yapılması gerektiğini kaydeden Kan, "Toryum konusu uzun yıllardan bu yana dünyada tartışılan, sayın Saleh Sultansoy’un da Türkiye’de yıllardır ısrarla dile getirdiği önemli bir konudur. Dünyadaki nükleer enerji santrallerinde Toryum’um enerji üretiminde kullanılması söz konusu olmamakla birlikte bu konuda büyük çaplı araştırma ve geliştirme çalışmalarının başlatılması gerektiği de çok açık ve nettir" dedi.

Toryum konusunda stratejik bir Ar-Ge hamlesinin hızla gerçekleşmesi gerektiğinin altını çizen Kan, "30 yıldan bu yana çözemediğimiz cari açık sorununu, toryum araştırmalarına kaynak oluşturarak çözebilir, büyük ihtimalle kendi enerjimizi de kendimiz oluşturmuş oluruz" diye konuştu.

"Nükleer pek çok alanda kullanılıyor"

Nükleer denilince akla atom bombası, Çernobil ve ya Fukuşima felaketleri geldiğini dile getiren Kan, "Oysa, yaşamımızda nükleer enerji olmasa steril malzeme bile olamıyor. Nükleer tıp, nükleer fizik, sağlıkta ve ekonomide, özellikle tarımda ve sanayide, yani insan hayatının her alanında yoğun biçimde kullanılıyor" dedi.

İyonize radyasyon ve nükleer iz tekniklerinin hayatın her alanında olduğunu belirten Başkan Sadi Kan, "Tohum geliştirmede ve gıda güvenliğinde kullanılan ve de kullanılması gereken teknolojilerdir. Nükleer iz teknikleri de su ve toprak yönetiminde önemli faydalar sağlamaktadır. Yani nükleer enerjinin sadece bir felaket, ya da savaş aracı olmadığı, savaştan daha çok barışa hizmet eden bir bilim dalı ve teknoloji olduğu daha iyi kavranmalı ve bu konuya hem devlet hem özel sektör olarak sahip çıkmalıyız" diye konuştu. Nükleer teknolojisinin Antalya için önemli olduğunu belirten Kan, "Bununla birlikte ülkemiz söz konusu alanlarda son zamanlara kadar tamamen dışa bağımlı bir ülke olarak kalmıştır. Şimdi gerek Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) ve Askeri Elektronik Sanayii’nin (ASELSAN) gerekse üniversitelerimizin bu alanda teknoloji üretmek için yoğun bir çaba içerisine girmiş olduklarını görmekten mutluluk duyuyoruz" ifadelerini kaydetti.

"Antalya istenilen noktada değil"

Antalya’nın tarımda, sağlık hizmetlerinde, gıda üretiminde yerel, ulusal ve uluslararası ölçekte iddialı bir şehir olduğunu sözlerine ekleyen Sadi Kan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Tarım ve gıda ihracatımız halen olması gereken noktada değildir. Bu konuda nükleer teknolojiye güvenebilirsek daha kaliteli üretimle başarımızı artırabiliriz. Tohumculuk sektöründe, çalışmalarını yakından takip ettiğimiz derneğimiz üyesi başarılı firmalarımız var ve nükleer teknolojiyi daha verimli kullanabilirler. Ayrıca tıp alanında, tıbbi malzemelerin üretimiyle maliyetlerimizi azaltabiliriz. Antalya’da su ve toprak korunmasında nükleer teknolojilerden daha etkin yararlanabiliriz. İşte bütün bunlar için bu panelin güzel bir başlangıç ve ilerleme vesilesi olmasını temenni ediyorum."

Ortak akıl vurgusu

Bütün şehirlerin ve bütün üniversitelerin her konuda her şeyi yapamayacağını belirten Sadi Kan, "Mutlaka belirli alanlarda uzmanlaşmalı ve küresel kalitede üretim yapabilmeliyiz. Antalya, biyoteknoloji, genetik, tıbbi malzeme üretimi gibi alanlarda ve dijital teknolojilerde belirli ürünlerde stratejik hedefler belirlemeli ve bu yönde ilerlemelidir" dedi. Kamu kurumları ve özel sektörün daha güçlü bir işbirliğine ihtiyacı olduğunu vurgulayan Kan, "Koordinasyon içerisinde olmamız gerektiğine inanıyorum. Üniversitelerimiz yatırımlarını, açacakları fakülte ve bölümleri, araştırmalarını, önceliklerini özel sektöre sormalı ve özel sektör de yatırım projelerini üniversiteye danışmalıdır. Bu beraberliği başardığımızda tarım, sanayi, sağlık, enerji gibi bütün önemli alanlarda daha iyi bir ilerleme sağlayacağımıza inanıyor, buradan çıkacak sonuçlarla Antalya iş dünyasına başarılı bir panel olmasını temenni ediyorum" diye konuştu.

"Türkiye’nin hedefi yüzde 5 enerji"

Panelde, ’Dünyada ve Türkiye’de Nükleer Enerji’ konulu konuşmasını gerçekleştiren Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (IAEA) adına Prof. Dr. Yousry Abushady, nükleer enerji üretimi için santrallerin 1950’li yıllarda inşa edildiğini belirterek, "Bugün dünyada 30 ülkede faal 449 nükleer reaktör bulunuyor. 56 yeni reaktörün yapımı 15 ülkede devam ediyor. Nükleer reaktörler ve üretim kapasitesi bakımından ABD dünyada birinci sırada" dedi. Türkiye için şu an gündemde olan Akkuyu Nükleer Santrali hakkında konuşan Abushady, "Türkiye, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı verilerine göre 2025 sonuna kadar toplam elektrik ihtiyacının en az yüzde 5’ini nükleer güç ile sağlamayı hedefliyor" diye konuştu.

"Türkiye enerji devi olabilir"

‘Enerjide, Sanayide, Tarımda Nükleer Uygulamalar’ panelinde TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Saleh Sultansoy, ’Hızlandırıcıların Sanayi ve Enerji Alanında Kullanımı’ hakkında konuşmasını gerçekleştirdi. Sultansoy, "Gelişmiş ülkeler, enerjilerinin büyük kısmını nükleer santrallerden sağlamaktadır. Fransa, enerjisinin yüzde 85’ini nükleer santralden karşılarken, biz yıllardır bu santrallerin kurulup kurulmamasını tartışıyoruz. Bilimsel verilere göre, Türkiye toryum rezervinde dünyada ikinci sırada bulunuyor" diye konuştu.

Türkiye’nin gelişmesini istiyorsak toryumdan enerji üreten santraller kurmalıyız diyen Prof. Dr. Saleh Sultansoy, "1 gigavatlık enerji için 3,5 milyon ton kömür veya 200 ton uranyum gerekiyor. Aslında 1 ton toryumdan da bu enerji elde edilebilir. 2030’lu yıllarda elektrik enerjimizin yüzde 50’sini yerli kaynağımız toryumdan üretebiliriz. Türkiye enerji devi olabilir, yeter ki biz bu teknolojiye sahip çıkalım ve uluslararası işbirliklerine katılabilelim" dedi.

Prof. Dr. Sultansoy, Türkiye’nin yakın gelecekte kalıcı bir stratejik değer oluşturabilmek için toryumla ilgili ulusal yol haritasını belirlemesi, gerekli insan kaynağını yetiştirmek amacıyla nükleer teknoloji üniversitesinin ve laboratuvarların kurulması gerektiğine dikkati çekti.

Nükleer tarım ve verimlilik

Türkiye Atom Enerjisi (TAEK) SANAEM adına ‘Tarımda Nükleer Uygulamalar’ hakkında konuşmasını gerçekleştiren Dr. Zafer Sağel, "Günümüzde yaklaşık 7 milyar olan dünya nüfusunun 2050 yılında 10 milyara ulaşması beklenmekte ve bu nüfusun beslenebilmesi için dünya gıda üretiminin iki katına çıkarılması gerektiği hesaplanmaktadır" dedi. Buna karşılık ekim alanlarının artırılamaması, hatta en verimli ekim alanlarının hatalı işleme, sulama ve erozyon ile verim güçlerinin azalması gibi sorunların olduğunu dile getiren Sağel, "Tarım alanlarının şehirleşmeye ve sanayi alanlarına kayması nedeni ile gıda üretiminde ciddi sorunlar ortaya çıkacaktır" diye konuştu. Nükleer Enerjinin barışçıl amaçlarla en fazla kullanıldığı alanlardan birinin de tarımsal araştırmalar olduğunu kaydeden Dr. Sağel, "Nükleer tarım, bitkisel bazdaki tarımsal araştırmalarda nükleer teknikleri bir araç olarak kullanıp verim artışı sağlamak, geleneksel yöntemlerle çözümü mümkün olmayan tarımsal problemlerde nükleer ve ileri teknikleri kullanarak çözümler bulmayı amaçlar" dedi.

Ticaretin yeni oyuncusu ışınlama teknolojisi

ANSİAD ‘Enerjide, Sanayide, Tarımda Nükleer Uygulamalar’ panelinin son konuşmacısı Çek Cumhuriyeti Bilimler Akademisi Öğretim Üyesi Dr. Ali İhsan Kılıç oldu. Dr. Kılıç, ’Düşük Enerji Elektron Hızlandırıcılar ile Sanayi ve Tıp Alanındaki Uygulamaların’ ülke sanayisi için önemli bir oyuncu olduğunu kaydetti. Dr. Kılıç, "Endüstriyel ışınlama işlemi gama ışınları, hızlandırılmış elektron demetleri ve x-ışınları kullanılmak suretiyle elektron demetleri ve x-ısınları kullanılmak suretiyle sterilizasyon, gıda ışınlama ve polimerlerinde yapı değişikliği gerçekleştirilen ileri teknoloji bir işlemdir" dedi.

Işınlama teknolojisinin sağlık, gıda ve plastik sanayinde 30-40 yıldan beri uygulanmakta olduğunu dile getiren Dr. Kılıç, "Günümüzde 50 değişik ülkede 200 kadar gama ışınlama tesisi bulunmaktadır. Ayrıca polimerlerin modifikasyonunda başta çapraz bağlama işlemi olmak üzere fabrika üretim bantlarına bağlı olarak çalışan pek çok elektron hızlandırıcısı cihaz bulunmaktadır" diye konuştu.

Panel, ANSİAD Başkanı Sadi Kan ve Akdeniz Üniversitesi Nükleer Bilimler Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. İsmail Hakkı Sarpün’ün konuşmacılara katkılarından dolayı plaketlerini takdim etmesiyle sona erdi.