Aynı konuyu tekrar tekrar yazmak hoşuma gitmiyor. Bizde “deyinmek” diye bir sözcük var. Aynı sözleri çevire çevire söylemek” demektir. Bunu yapanlara da “deyintili” denir. Makbul bir davranış değildir. Dinleyeni de okuyanı da canından bezdirir. Ama zaman zaman konunun önemine dayanarak tekrar tekrar deyinmekte de yarar var.

Bugün de canım adlar konusuna deyinmek istiyor. Adlar konusunda söylenecek çok söz var. Çoğu da söylendi. Ama üzülerek söylemek gerekir ki bu sözler muhataplarımızın bir kulaklarından giriyor, öteki kulaklarından çıkıyor.

Bu yazıyı yazmadan önce çocuk adları sözlüğüne şöyle bir göz attım. Gerçekten de hem kız hem de erkek çocuklar için öyle güzel adlar bulunmuş ki insan o adları duyunca cennet yurdun kıyısını köşesini dolaşmış gibi oluyor. Bu adların çoğu uydurma. Ama Türkçenin sesleri var onlarda. O adlara yüklenen anlamlar da uydurma. Ama olsun. Sözgelimi “Aslı” adını biliyorduk da “Aslım” adını duymamıştık. Ya da “Aydan, Ayça, Ayla, Aykız, Ayperi…” Ay ile peri gibi birbirinden güzel, birbirinden hoş anlamlı iki sözcüğü tek ad olarak bulmak ve onu canının yongası olan güzel kızına ömür boyu taşıyacağı bir süs olarak vermek ancak Türk insanına yakışırdı. Ya da “Balın, Beren, Bengi…”

Erkek bebek adlarından “Bulut, Çağlar, Deren…” gibi adlar hoşuma gitti benim. “Bulut”u bir düşünsenize. Günün her anında gökyüzünde biçimden biçime, renkten renge giren ve bizim hayalimizde istediğimiz gibi değiştirebileceğimiz bir varlık. Çocuğumuz da öyle değil midir? O esmer olsa bile bizim martımız, gölgesinden korksa bile bizim aslanımız değil midir? Ya “Çağlar”? O annesinin babasının gözünden uzak olduğu zaman nasıl kaygı kaplar ortalığı? Ve anası babası onun sesini duyduğu zaman nasıl bir sevinç doldurur yüreklerini?

Bunlardan daha yüzlerce var. Siz de bunlarla karşılaşıyorsunuz muhakkak. Hem bunlar sadece kız adları. Erkekler için ne güzel adlar olduğunu merak ediyorsanız “Bebek Adları” sözlüğüne bir de siz göz atın derim.

Çocuğuna söylenmesi ve anlaşılması zor bir ad veren ana babalar ona ömür boyu acı duyacağı bir yara açıyor demektir.

Azeri şairi Nebi Hazri bir şiirinde anne adayı bir kadının düşüncelerini anlatmıştı. Anne adayı çocuğuna nasıl davranacağının, ona nasıl sesleneceğinin hayalini kuruyordu. Tırnağına taş değse dünyamız başımıza yıkılan çocuğumuza güzel bir ad koymak ona verebileceğimiz en güzel hediyedir.

Cahit Külebi, “Sen Türkiye’m gibi aydınlık ve güzelsin” diyordu ya. Türkçemiz de aydınlık ve güzeldir. Çocuğumuza yakışan en güzel ad da sesleriyle, anlam genişliği ve aydınlığı ile, söyleme ve anlama kolaylığı ile Türkçe bir addır.

SOMSÖZ: TÜRKÇE BEDENİMİZİN DE, RUHUMUZUN DA, KALBİMİZİN DE, ZİHNİMİZİN DE GIDASIDIR.