Bugünlerde bir AVM’den aldığım Dahiler Seti adlı bir seti okuyorum. Stephen Hawking, Galileo, Leonardo da Vinci ve İsaac Newton. Her biri 100’ervsayfalık 4 kitap.
Kitapların sayfasının az, fiyatlarının ucuz olması bunların çocuklara yönelik kitaplar olduğunu gösteriyor.
Olsun.
Ben kitaba şu yazmış bu yazmış, şunlar için yazılmış bunlar için yazılmış diye bakmıyorum. Beynim ve ruhum için bir gıdası var mı diye bakıyorum. Her kitaptan bana yararlı birer cümle yakalasam yeter bana. Kaldı ki bu kitapların konusu insanlığın yetiştirdiği en büyük dahiler.
Hawking, “Ayaklarınıza değil, gökyüzüne bakın!” demiş. “Sessiz insanlar, en gürültülü zihinlere sahiptir” sözü de Hawking’e ait.
İşi insanlarla, hele yolun başında olan insanlar olan öğretmenler için çok zihin açıcı sözler bunlar. Bazen bir söz sizin hayatınızın rotasını değiştirmiyorsa sizin kafanız ve ruhunuz katılaşmış demektir. O öyle bir bunkerdir ki içine hiçbir duygu ve düşünce nüfuz edemez.
Ansiklopedilerde böyle yüzlerce, binlerce kişinin biyografisi var. Kimisi siyaset, kimisi bilim, kimisi sanat, kimisi de spor alanında çağının önde gelen kişileri. Çoğu insanların hayatlarına dokunmuştur. İçlerinde Stephen Hawking gibi okul yıllarında sıradan görünenler ve engellere rağmen hepimize bir şey söyleyenler, hem de hayattan tat alanlar çoktur.
Ninelerimiz, annelerimiz bize çocukken bir dahi gibi bakarlar. Aslında her çocuğun içinde bir dahi gizlidir. Ama çoğu ne bir kişi ne de kendisi tarafından keşfedilemeden yiter gider. Her çocuk şu ya da bu alanda olağanüstü yetenekler sergileyebilir. Ama anababasından, komşusundan, arkadaşlarından ya da öğretmenlerinden biri ona bunu işaret etmeli, içindeki o muhteşem atom santralını ateşlemelidir. Bu olursa ortaya tüm insanları yıllar, yüzyıllar boyu aydınlatacak bir enerji çıkar. Olmazsa bırakın insanlığı kendi yolunu bulabilecek kadar bir enerji bile çıkmaz.
O’Henry’nin “Son Yaprak” adlı öyküsünde kahramanın arkadaşı umutsuz bir hastalığa yakalanır. Doktor kahramana arkadaşının içini yeniden umutla doldurabilirse, sözgelimi yarının modasıyla ilgili bir soru sordurmayı başarabilirse arkadaşının yaşamaya devam edeceğini yoksa hayatından umudu kesmek gerektiğini söyler. Öğretmen de öğrencisine konu ile ilgili bir soru sordurmayı başarabilirse umut vardır. Her öğrencinin bir idolü vardır. Yoksa olmalıdır. Bu, bazen bir siyasetçi, bazen bir öğretmen ya da düşünce adamı olabilir. O idol onun hayatını güzelleştirir. Onun sayesinde bulunduğu dar çevreden kurtulup ufuklara yelken açar.
SOMSÖZ: SİZİN İDOLÜNÜZ VAR MI?