Merhaba Sayın Okuyucu;

Hoş Geldin. Ben de hoş geldim. Hoş mu geldim gerçekten? Geldim ama biraz heyecanlıyım, stresliyim. İlk yazı biraz acemi ama yeni olduğu için dikkat çekti. Bu demektir ki ikinci yazıya özenmem, önem göstermem lazım. Çalışmam lazım, çok çok çalışmam lazım. Okumam lazım, çok okumam lazım. Araştırmam, izlemem, dinlemem, gezmem görmem, öğrenmem lazım. Çok yazmam lazım. Ve size en iyi şekilde aktarmam lazım. Biliyorum lügat ve üslup yanlışlarım mutlaka olacaktır ama bunlar için sizden çok özür diliyorum. Şimdiden af ola. Bazı şeyler yavaş yavaş düzelecek eminim.

Gündemim: Kadına Şiddet

Hani o sesimizi hiç çıkarmadığımız, göz kaçırdığımız, görmezlikten geldiğimiz konu.

-Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre, 2017 yılında 409 kadın cinayeti işlendi, 387 çocuk cinsel istismara uğradı ve 332 kadına cinsel şiddet uygulandı. Platformun verilerine göre, 2016 yılında 328 kadın, 2015 yılında ise 303 kadın öldürülmüştü. Ve sadece Aralık ayında 45 kadın en yakınları tarafından cinayete kurban gitti.

Bunlar korkunç rakamlar, ocak ayı sayısını düşünemiyorum bile. Tabi bunlar bildiklerimiz, medyaya yansıyanlar, bilmediğimiz kıyıda köşede kayıp giden onlarca can var eminim. Zorla evlendirilen, çocuk yaşta gelin olan, ekmek parası kazanmak için oradan oraya savrulan, yitip giden onlarca kadın. Babam ne der, el âlem ne der, ailem akrabalarım aşiretim ne der diyip susan, her türlü zulme boyun eğen sesiz kalan onlarca kadın. Çoğu ayakları yere basmayan, eğitimi olmayan, aylık belli bir kazancı olmayan aman tek başıma bu hayatta ne yaparım diyen onlarca kadın. Susmak çaremi? Sessiz kalmak? Geçer düzelir diye aylarca, günlerce, yıllarca acı çekmek?

Peki, biz görüyor muyuz onları? Hangimiz farkındayız? Kaçınız oturduğunuz daire de komşunuzdan gelen şiddet sesine tepki gösterdiniz? Kaçınız sokak ortasında dövülen kadına, çocuğa dur yapma dediniz? Hangimiz ses çıkardı? Ben biliyorum aslında, hiç birimiz. Hepimiz ailedir, kocadır, babadır, aile arasına girilmez dedik sustuk. İyi mi yaptık? Yapmıyoruz. Cinayete dur demiyoruz. Şiddete dur demiyoruz. Peki yasalarımız? Onları söylemiyorum bile, işin içine siyaset karıştırmak istemiyorum ama yasalara bir çözüm bulunması gerektiğini düşünüyorum. Tabi bir de kadın cinayetlerinde uygulanan kanunumuzda “iyi hal indirimi” maddesi var. Hani failin takım elbise giydi diye bir canın yok etmesini hafifletecek olan yasa.

-Antalya’da sevgilisinin üzerine benzin dökerek yakan sanık “iyi hal indirimi” aldı. Adana’da kendisini aldattığından şüphelendiği 44 yaşındaki eşini boğarak öldüren 47 yaşındaki sanık, tahrik ve iyi hâl indirimleri uygulanarak 19 yıl 2 ay hapis cezasına çarptırıldı. İstanbul Küçükçekmece’de sevgilisini ve sevgilisinin kız arkadaşını öldüren sanık iki kez müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme, sanığın cezasını, “iyi hal” ve “pişmanlık” indirimi yaparak 50 yıla düşürdü.

Ve şiddet sadece fiziksel değil. Bunun yanında sözlü ve psikolojik olanı var üstelik. Birinin birini korkutması, küfretmesi, hakaret etmesi, gururunu incitmesi, ruhunu zedelemesi gibi onlarca türü var.

Bir de en acısı kadının kadına şiddeti. Son günlerde haberlerde bir magazin olayı var. Hani şu Seren Serengil’in Gülben Ergen’e omuz atması ve bu durumda 3 gün hapis cezası alması. İki tarafı da onaylamıyorum ama kendini savunan, gururu oynanan bir kadının psikolojik olarak kendini bu şekilde savunmasında bu kadar ceza alması şaşırtıcı. Onlarca kadın ölürken öyle elini kolunu sallaya sallaya gezen insanların olması daha şaşırtıcı.

Kadınlar, çocuklar, hayvanlar ölürken ülkemizde acil reform paketlerinin hazırlanması hayati önem taşımaktadır. Faili suç işlemeye yönlendiren psikolojik, toplumsal, kültürel ve ekonomik sebeplerin ortadan kaldırılması başta olmak üzere; mevzuat ve uygulamada da değişikliğe gidilmelidir. Aksi takdirde kasıtlı bir cinayette sanığın mahkeme karşısındaki birkaç dakikalık saygı duruşunun indirim sebebi olduğu, eşini öldüren sanığın televizyonda takım elbise giymenin indirim sebebi olduğunu öğrenmesi üzerine takım elbise giyerek mahkemeden indirim talep ettiği ve kabul gördüğü bir sistemde adaletin tecelli ettiğinden bahsedilemeyecektir. Unutulmamalıdır ki uygulamanın erkeği koruduğu bir düzende kadın cinayetleri sadece toplumsal ve hukuksal bir mesele olmakla kalmayacak; politika uygulayıcılar harekete geçmezse kadın cinayetlerinin siyasi bir tercih olduğu da ilan edilmiş olacaktır.   

Neşet Ertaş’ın güzel bir sözüyle bitirmek isterim “Kadınlar insandır, erkekler insanoğlu. “