Yıldız bakıcılarına göre, Güneş Terazi burcuna girmiş, içinde bulunduğumuz dönem, “ Hak, Hukuk, Adalet” dönemiymiş.

Önümüzdeki altı aylık dönemde, “Özgürlükle ilgili bazı sınavlar verilebilir, sinir bozucu gerginlikler yaşanabilirmiş.” Yeni bazı kuralların olduğu bir özgürlükmüş bu. Terazinin dengeli yapısına uygun kararlar vermeli, hak ve adaleti gözetmeliymişiz. Kim haklı kim haksız kendimiz belirlemeliymişiz.

“Kim haklı kim haksız?”

Gelin, madem böyle bir döneme girmiş güneş sistemi, dolayısıyla insanlık, kim haklı kim haksızı güldürerek sorgulayan eskinin köy orta oyunlarından birini, oyunu izler gibi anlatalım mı? Geçmişin güzel günlerine dönelim, güldürerek sorgulayan köylümüzün anlatım gücüne, eğlenceli zaman geçirme yeteneğine, bilgeliğine bir kez daha hayran olalım.

Köy Orta Oyunları, uzun kış gecelerinde, düğünlerde bayramlarda köylülerin eğlenme amacıyla tasarladıkları, oynadıkları geleneksel oyunlardır.

Bu oyunlar, iyi havalarda meydanlarda, harman yerlerinde, kışın kapalı yerlerde, köy odasında, düğün evlerinde oynanırdı. Oyunlar; kukla oyunu, güldürücü - acıklı oyunlar, bir de sessiz (mimikli – işaretle) oyun şeklindeydi. Hayvanları taklit oyunları da yaygındı.

Anlatacağım oyun, dört değişik yöremizden  (Denizli, Kırklareli, Mersin) derlenmiş, Trabzon kaynaklısı, buradaki.

Oyunları, köylere, kimi yerde oyuncular, kimi yerde delikanlıbaşı, meydancı, yiğitbaşı adıyla anılan kişiler duyururlardı. Duyuranlara armağanlar verilirdi. Kimi yerde de, oyun ağızdan ağıza yayılır, çağıranı olmazdı. Oyunları erkekler oynar, kadınlar geriden izlerdi.
*
Parayı Ver Oyunu

Oyunu, güz akşamlarında fındıkları kabuğundan ayırırken oynarmış yöre halkı. Oyuncular yedi kişi: Hamamcı, müşteri (baba ile yetişkin oğlu), kadı, “kadı”nın şehirli arkadaşı, mübaşir, polis. Hepsi de rollerine uygun giyinirler, kadının arkadaşı eskinin kalem efendisi giyiminde.

Olay hamam kapısında başlar. Hamamda yıkanmış iki kişi para vermeden kaçmaya kalkışırken, hamamcı onları yakalar.

Hamamcı: “Hayda! Para vermeden nereye öyle? Verin bakalım hamam parasını!”

Baba: (Oğluna dönerek, makamla, şarkı söyler gibi) “Hayda da oğlum parayı ver. Hayda da oğlum parayı ver!”

Oğul: (Ceplerini arar, koynuna bakar. Para bulamaz. Aynı makamla söyler) “Para yok baba para yok. Kaybolmuş baba para yok.”

Baba oğul bir ağızdan aynı makamı tuttururlar:

“ Rayrara rara rayrara ray… Rayrara rara, rayrara ray…
Rayrara rara rayrara ray… Rayrara rara, rayrara ray…”

Hamamcı:(Kızar) “Sizi gidi numaracılar. Sizi gidi dolandırıcılar sizi! Yağma yok! Sökülün paraları!”

Baba: (Makamlı, yineler) “Hayda da oğlum parayı ver. Hayda da oğlum parayı ver!”

Oğul: (Makamlı)”Para yok baba para yok. Kaybolmuş baba para yok.”
Arkasından ikisi birlikte, makamla:

“ Rayrara rara rayrara ray… Rayrara rara, rayrara ray…”
“ Rayrara rara rayrara ray… Rayrara rara, rayrara ray…”diyerek sözü uzatırlar.

Hamamcı çileden çıkar, polis çağırır:

“Polis yok mu, dolandırıcıları yakalayın!”

(Seyircilerin arasından biri polis kılığında çıkagelir)

Polis: “Ne oluyor ne var? Kim yardım istedi?”

Hamamcı: (Baba ile oğlu göstererek) Bu ikisi hamamımda bir güzel yıkandı aklandı paklandı, parayı vermeden kaçıyorlardı, yakaladım!

Polis: (Baba oğula işaret eder) “Haydi bakayım ödeyin parayı! Yok öyle yıkanıp kaçmak!”

Baba: (Makamla aynı sözleri yineler) “Hayda da oğlum parayı ver. Hayda da oğlum parayı ver!”

Oğul: (Ceplerini arar gibi yaparak, babayı yanıtlar) “Para yok baba para yok. Kaybolmuş baba para yok.”

Arkasından ikisi birlikte, makamla:

“ Rayrara rara rayrara ray… Rayrara rara, rayrara ray…”
“ Rayrara rara rayrara ray… Rayrara rara, rayrara ray…” derler.

Polis: (Kızar, sinirlenir) “Demek öyle ha! Haydi yürüyün, doğru kadıya!”

*
Kadı meydanın öte yanında herkesin görebileceği yüksekçe bir yerde bir mindere oturmuştur. Elinde tesbih, başında sarık, sırtında cüppe vardır. Karşısında dizilenlere (Baba - oğul – hamamcı- polis) sorar:

“ Ne oldu? Niye geldiniz? Kim kimden şikâyetçi?”

Polis (Durumu anlatır): “Bu iki adam hamamda yıkanmışlar, hamamcıya parasını vermemişler. Verin dedim, yine vermediler.”

Kadı (Hamamcıya sorar) “Doğru mu bu denilenler?”

Hamamcı: “ Doğrudur efendim. Hamamda yıkandılar, parayı vermeden kaçıp gidiyorlardı. Polis çağırdım, yine vermediler.

Kadı: (Babaya) “Parayı güzellikle verecek misin, yoksa bir güzel sopa mı attırayım size! İçeri mi tıkayım!”

Baba: (Makamla aynı sözleri yineler) “Hayda da oğlum parayı ver. Hayda da oğlum parayı ver!”

Oğul: (Aynı hareketlerle babayı yanıtlar) “Para yok baba para yok. Kaybolmuş baba para yok.”

Arkasından ikisi birlikte, makamla:

“ Rayrara rara rayrara ray… Rayrara rara, rayrara ray…”
“ Rayrara rara rayrara ray… Rayrara rara, rayrara ray…” derler.

Bu makamla söylenen, kulağı gönlü rahatlatan sözler kadıyı coşturur. Kendiliğinden meydana iner, söylenen makamı tekrarlar, hem söyler hem oynar.

“Rayrara ra… ra… Rayraray ray… ray…” Makama şu sözleri de katar:

“Kırk yıllık kadıyım böyle dava görmedim. Kırk yıllık kadıyım böylesini görmedim.”

Sonra kadı bir anda kendine gelir, toparlanır, makamına çıkar, gelenlere seslenir:

“Bu günlük dava bitmiştir. Bu iş zor bir iştir. Şimdi gidin, haftaya gelin!”

*
Kadı tekrar gelir, minderine oturur. Bir arkadaşı onu ziyarete gelmiştir, selamlaşır hoş beş ederler.

“Kadı”nın arkadaşı: “Ne var ne yok!” İşler iyi mi, yolunda mı?”

Kadı: “Tam zamanında geldin arkadaş. Öyle bir dava geldi ki önüme, çözene aşk olsun. Otur sen de dinle. Aman ha, dava sürerken çıkıp oynamaya, göbek atmaya falan kalkışma!”

“Kadı”nın arkadaşı: “Amma da yaptın birader! Hiç mahkemede, çıkıp ortaya oynanır mı? Ben deli miyim?

Kadı: “Görürüz. Sen söz ver de, beni mahcup etme!”

(Meydandaki herkes güler, kadı kendini tutamaz, kahkahayı patlatır.)

*
Kadı, elinde tesbihi meydana iner, dolaşır, tekrar yerine kurulur. Arkadaşı da gelip kadının yanındaki alçacık bir iskemleye oturmuştur. Mübaşir yüksek sesle davalıları, davacıyı, polisi adlarıyla çağırır. Çağırdıkları, seyirciler arasından çıkıp kadının karşına dizilirler.

Kadı:(Hamamcıya) "Anlat bakalım şu işi bir daha. Şu ikisi, hamamda yıkanıp para vermedilerdi, değil mi?”

Hamamcı: (Haklılığından emin bir duruşla anlatır) “Kadı Efendi, bu adamla oğlu hamamımda yıkandılar, para vermeden kaçacaklardı, onları yakaladım, polis çağırdım. Yine paramı vermediler.”

Hamamcı, polise döner, doğru mu bunlar, der.

Polis: “Aynen öyle oldu efendim. Parayı verin dedim, beni de dinlemediler.”

Kadı: (Babaya döner) “Hamamcının parasını verecek misin, yoksa oğlunla seni hapse tıkayım mı?”

Baba: (Oğluna dönerek, makamla) “Hayda da oğlum parayı ver. Hayda da oğlum parayı ver!”

Oğul: (Ceplerini ters yüz ederek, üstünde para arayarak babayı yanıtlar) “Para yok baba para yok. Kaybolmuş baba para yok.”

Arkasından ikisi birlikte, makamla:

“ Rayrara rara rayrara ray… Rayrara rara, rayrara ray…”
“ Rayrara rara rayrara ray… Rayrara rara, rayrara ray…” derler.

Bu arada "kadı"nın arkadaşı bu söylenen müzikli, oynak sözlerle kendinden geçmiş, çoktan ortaya çıkıp oynamaya, meydanda dönmeye başlamıştır. Herkes katıla katıla gülmektedir.

Kadı: (Arkadaşına çıkışır) “Amma yaptın birader, hani ne olursa olsun, oynamayacaktın?”

Arkadaşı "kadı"nın kulağına eğilir:

“ Arkadaş, işi fazla uzatma. Bunlarda bu ahenkli ses, bu oynaklık varken ne ben sözümde durabilirim, ne hamamcı parasını alır! Yol yakınken sal bunları, boşuna nefesini tüketme!” der!

Kadı (Çaresiz, davacıya dönerek): “Dava bitmiştir. İki sanık da beraat etmiştir. Suç kimsede değildir! Hamamcı, senin alacağın öbür dünyaya kaldı.” demek zorunda kalır.

Seyirciler gülüşerek alanı terk ederler…

*
Nasıl adaleti güzel dağıtmış mı kadı?

Günümüzde de aynısı değil mi? İyi bir makam, ahenk tutturanlara, kafaları karıştıranlara, oyuncu oğlu oyunculara kimse bir şey yapamıyor. Olan hamamcılara oluyor. Tuzu kuru, hali vakti yerinde işleri tıkırında arkadaşlar da tutturulan bu makama, ortama hemen uyuveriyorlar.

Sonra ülke yangın yerine dönerken, aldırılmıyor, hep birlikte aynı makamla herkes oynuyor, maskeler takılıyor, şarkılar türküler çığrılıyor… Kim kime dum duma…

“Hayda da oğlum hayda da…”

Feza Tiryaki, 25 Eylül, 2020

Ek:
Kaynak: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü (Anadolu Türk Orta Oyunları, Köy Tiyatrosu, Ankara 1964)