KENTLERİN FETHİ

Abone Ol

KENTLERİN FETHİ

Toprağı sev oğul, er oğlu ersen:

Toprak vatan olur eğer seversen…

H. DENİZ

Fetih kavramı bizde öteden beri çok işlenmiştir. Selçuklu Sultanı Alparslan bir fatih idi. Ondan 4 yüzyıl sonra Osmanlı devletini çok uluslu bir imparatorluk olma yoluna sokan 2. Mehmet’e Fatih adının verilmesi fetih kavramına yeni bir ivme kazandırmıştır. Tarih kitaplarında Osmanlı’nın Avrupa’da yayılmasını sağlayan şehit gazi tm insanlara fatih, orada yaşayan çocuklarına da evlad-ı fatihan denmektedir. Cumhuriyet döneminde de fetih kavramı dilden düşmemiş, birçok insan fetih hayalleri kurmuştur.

Derler ki “Fatiha Kur’an’ın özüdür.” Namazlarda her rekatta okunması da bunu göstermez mi?

Fetih ila-yı kelimetullah sancağının burçlara dikilmesidir. Bu kavram aynı zamanda dini bir kavram olduğu için kutsaldır da. Bir yeri din adına almak ve oraya yerleşmek demektir. Tabii fetih kavramı ihya ve hidayet kavramlarından da ayrı düşünülmez. Çünkü alınan toprakları ihya edeceksiniz yani ekip dikecek, donatacaksınız; insanlara da doğru yolu (sırat-ı müstakim) göstereceksiniz. Yani onları insan gibi yaşatacaksınız. Fetih amacıyla yapılan savaşa cihat denir.

Elbette bir toprağı fethetmek hem zaman alıcı hem de çaba isteyen bir eylemdir.  Fethi yapanlar o toprağı sevecekler, emeklerini harcayacaklar ve hem toprağı hem de insanları kazanacaklardır. Bu durum her ulusun yapabileceği bir şey değildir. Olgun uluslar yapabilir. Fetih ile işgal arasındaki fark biraz da budur.

Bu yazı kentlerin fethi üzerine. Bir kent nasıl fethedilir? Bir yerleşim yeri 3 parçadan oluşur: Doğa, tarih, insan. Bir kenti ancak bunları bütünüyle tanıyabildiğimiz ve sevebildiğimiz ölçüde fethetmiş sayılırız. Yoksa bir yerde turist gibi dolaşmak, kenti fethetmek değildir.

Bir yeri gezerken doğal ve tarihi yerlerini dolaşmadıkça, insanlarını tanıyıp onlarla hemhal olmadıkça o kenti fethetmiş olmazsınız.  O kenti tanımak, anlamak ve sevmek tıpkı fetih olayında olduğu gibi bir çaba –siz buna cihat deyin- ister.

Kentlerin yetiştirdiği önemli kişilikleri tanırsanız, bu kişilikler deli de olsa veli de olsa size mutlaka bir şeyler ekleyecektir. Herkesin ve her şeyin bir öyküsü var. İnsanların öyküsünü dinlemek gerekir. Bir yerde oturup kenti izleyen birine, elindeki iki eşyayı satıp evine ekmek götürmek telaşında olan bir kişiye sormak ve öyküsünü dinlemek gerekir.

Tıpkı kadınlar gibi kentlerin de güzel olduğu saatler, günler ve mevsimler vardır. O zamanlarda kentler allı pullu bir gelin gibi giyinir kuşanır ve sizi bekler. Dağlarına bakmak, görüntüleri belleğinize kaydetmek, soluğunu dinlemek ve kokusunu içinize çekmek gerekir.

Bazı kentler belleklerde tatlarıyla yer etmek ister. İnsanlar oraya vardıklarında o tatları mutlaka tatmak ister. Çünkü bir yerde yazıldığı gibi damağın belleği beyinin belleğinden daha kalıcıdır.

Ama ben insanların hastasıyım. Gittiğim kentlerde o kenti çok seven, her şeyiyle tanıyan insanlarla tanıştım. Gönül isterdi ki o insanlarla daha çok zaman geçireyim ve ben de onları fethedeyim. Biliyorum ki bir yerde insanları fethedebilirseniz kent de kendiliğinden teslim olur.  

Bir ilçe bile fethedilemezken bir il ya da bir ülke fethedilebilir mi? O artık sizin belleğinizin ve yüreğinizin genişliğine bağlı. Adam var evini bile sevmez, adam var dünyayı da ahreti de kucaklayan bir yüreğe sahip. Bu yurdu sevmenin yolu toprağın altını da üstünü de, dağını taşını, kurdunu kuşunu, özellikle de insanını sevmek ve anlamaktır. Vatanseverim deyip de Türk’ü hor gören, ülkeyi geri sayan, onun değerlerini itip kakan kişilerin sevgisi dildedir. Memleketi seviyorum deyip de çevre kirliliğine, kadınların horlanmasına, dildeki kirlenmeye, yasaların kulak ardı edilmesine göz yumanlar ikiyüzlüdür.

İnsanlar farklı kentleri sevebilir. Ama ya sevdiği kentte yaşamalı, ya da yaşadığı kenti sevmelidir. SOMSÖZ: SEVMEK, FETHETMENİN ALFABESİDİR.

{ "vars": { "account": "G-D88DGY52YP" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }