MERAL NEDEN MASAYI DEVİRDİ, NEDEN DÖNDÜ? 2

Abone Ol

Meral Hanım’ın rest çekerken bir daha geri dönmeyecekmiş gibi konuşması öfkeyle söylenmişti. Onun için pek şık değildi. 30 yıldır siyasetin içinde olan ve bir hareketi kucaklayıp bir yerlere kadar taşıyan birine yakışan bir davranış değildi. Atalar “Boğaz dokuz boğumdur; on düşünüp bir konuşmak lazımdır” derler. Hele hele öfkeyle kalkanın zararla oturacağını herkes bilir. Siyasetçinin sabra dervişlerden daha çok ihtiyacı vardır. Çünkü Allah affeder, kul affetmez. Sizin dizleye dizleye kazandığınız itibar, ağzınızdan çıkan ç beş cümle ile yerle bir olur. Nitekim bu manevraların Meral Hanım’a neler kazandırıp neler kaybettirdiğini ilk seçimlerde hepimiz göreceğiz.

Siyaset de hayat gibidir. Bazen meydana atılarak kazanırsınız, bazen de meydandan kaçarak. Onun için zamanlamayı bir kurmay titizliğiyle planlamak lazımdır.

Meral Hanım’ın takipçileri bizim de arkadaşlarımız. Onlar bu koltuk için İmamoğlu veya Yavaş’ı öneriyorlardı. Neden? Çünkü her ikisi de MHP düşüncesine yakınlık duyan kişilerdi. Geçmişlerinde milliyetçilik, CHP deyimiyle ulusalcılık vardı. Ama CHP hem köklü bir parti hem de ana muhalefet partisi. Mecliste birinin 37 vekili, ötekinin 134 vekili var. Her ne kadar Akşener eskiden bakanlık yapmış, uzun yıllar siyasetin içinde çarık eskitmişse de Kılıçdaroğlu da yıllardır ana muhalefetin başında. Bu yüzden “Siyasette biri sınıf atlayacaksa, bu ben olmalıyım” diye düşünmesi doğaldır. Geçmişte Özal, Demirel ve Erdoğan bu şekilde inisiyatif alarak en tepeye çıkmadılar mı? Bu ülkede başbakan onlarca olmuş, cumhurbaşkanı 12 tane. Top Kılıçdaroğlu’nun ayağına gelmiş. Fırsatı kaçırsın mı?

Öte yandan rest bir çeşit el yükseltmektir. “Ya herru ya merru” demektir. Elbette Meral Hanım da isteklerine ulaşmak için rest çekecektir. Kaldı ki HDP seçimde kendi adayını göstereceğini belirterek pazarlık gücünü arttırmak istemiştir. Her ne kadar bu partiyi kimse açıktan işbirliğine davet etmese de kapalı kapılar ardında konuşurken de herkes boş atıp dolu tutmak ister.

Pazarlıkta kural, satıcı ne istiyorsa fiyatı bilmeyen alıcının istenen ücretin yarısını vermesidir. Bu da bir resttir. Nitekim üç aşağı beş yukarı orta bir fiyatta anlaşma sağlanır. Sonuçta alıcının almaya ihtiyacı olduğu kadar, satıcının da satmaya ihtiyacı vardır. Tabii ciddi bir siyasetçinin bu tür dönüşler (slalom diyelim) yapması ona çok puan yitirtir. Akşener’in bunu düşünmemiş olması onun kariyerine terstir. Ama –yanlış da olsa yapılmıştır.

Geriye dönmesi siyasetteki sıcak havayı birazcık ılıtmıştır. Ama masanın bir ayağı kırılmış ve iğreti olarak onarılmıştır. İktidar ve ortağı bu yanlış hamleyi affetmeyecektir.

BİTTİ

NEDEN BİTTİ?

Çünkü uzun yazarsam okunmadığını düşünüyorum.

{ "vars": { "account": "G-D88DGY52YP" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }