MUCİZE BEKLEMEK

Abone Ol

Eskiler hep aynı şeyi yapar ve hep aynı sonucu alırlar, gene de bir mucize beklerlerdi.

Mucize beklemek çocukların da yöntemidir.

63 yaşına geldiğim halde ben bile bir mucize beklerim hep. Ama ben nasıl bir mucize beklerim?

Duyduklarımdan, okuduklarımdan bir şeyin beni değiştirmesini, böylece de hayatımın akışının değişmesini beklerim.

Hayatımızın akışını değiştirmek için büyük büyük şeylere gerek yoktur. Kafamızda ya da kalbimizde bir şeyler değişsin yeter. Bunun için de dünyayı dolaşmaya, dağları tırmanmaya, bilge olmak için çalışıp çabalamaya ihtiyacımız var mı?

Birgün gazetelerde çıkan yazıları okurken bir köşe yazısında fotoğrafçılar için “güzellik avcıları” dendiğini gördüm. Fotoğraf çekenler güzellik avlıyorlarmış. Bu söz, -deyim yerindeyse- benim beynimi tokatladı. Önümde kocaman bir bahçenin kapısını açtı.

Öyle ya! Başkaları hazine ya da hayvan avlarken sen elinde bir makine görüntü avlıyor, onu insanların beğenisine sunuyorsun. Bu görüntünün portre, manzara, tarihi eser, yağmur olması da önemli değil. Sadece güzel olsun yeter. Kaldı ki günümüz imkanları güzellikleri avlamak için de, çoğaltmak ve paylaşmak için de çok elverişli.

Benim hayatımda önemli değişiklik yapan bir anı da gençlik yıllarımda işittiğim bir çift söz olmuştur. Konya’dan Ankara’ya giderken otobüste yanıma bir genç bindi. Laf lafı açtı. Genç, cebinde 10 lirasının olduğunu, parasının yarısını bir ihtiyaç sahibine verdiğini söyledi ve lafı şöyle bağladı: “Demek ki 10 bin liram olsaymış 5 bin lirasını verecekmişim.” Bu söz bende büyük bir iz bıraktı. Daha doğrusu atasözlerimizden “Varını veren utanmaz” sözünün anlamını iyice berraklaştırdı. Daha sonra “Verebildiğiniz ölçüde zenginsiniz. Yoksul bir gün, cimri hergün dilenir.” Gibi sözler de okudum. Ama hiçbiri benim iç dünyamı o söz kadar etkilemedi.

Bir şeyhe bağlanıp ona yıllarca hizmet eden, hayatını karın tokluğuna bu hizmete adayanlar var. Sırf öteki dünyasını kazanmak için. O şeyhin kerametlerine inanan ve o kerametleri görmek için ömrünü son damlasına kadar tüketenler.

Halbuki keramet şeyhte değil bizdedir. Mucizeyi de şeyh değil biz gösteririz. Kafamızda ve ruhumuzda çiçeklenme başlayınca bu mucize de görünmeye başlar. Ama o mucizelerin çok azı meyve verir. Yunus’taki, Hacı Bayram’daki, Şeyh Galip’teki gibi meyveler.

Biz şairleri örnek gösterdik diye mucizeler sadece ozanlarda meyvesini verir sanmayın. Hayatın her safhasında meyve verir mucizeler. Torununu şefkatle sarıp sarmalayan ninede, bir görmezin koluna girip karşıya geçiren çocukta, açlıktan bir torba kemiğe dönmüş köpeğe ekmek veren bir insanda, yoksullar yararlansın diye askıda ekmek parası ödeyen bir dar gelirlide… Bir çiçeği sulayan beli bükük ninede, ağaç diken bir yaşlı amcada… Ama küçük ama büyük. Sizin nereden baktığınıza bağlı.

Derler ki insanoğlunun elinden fırsat her zaman geçermiş. Ama onu göremezmiş. Avucunu kapalı tutarsa fırsatı da yakalarmış. Mucize de böyle. Her sabah insan bin bir mucizeye uyanıyor. Onu görüp fark edebilene ve o sayede güzel bir dünyaya yelken açana ne mutlu!

SOMSÖZ: MUCİZE, HER ZAMAN VAR.

{ "vars": { "account": "G-D88DGY52YP" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }