Öğretmenler ve öğretmenler günü ile ilgili o kadar şey yazdım ki artık bir şey yazmak içimden gelmiyor. 24 Kasım 2023 tarihinde emekli öğretmenler Uygulama otelinde toplandı, konuşuldu. Dendi ki “Emekli öğretmenler bu diyarın emektarlarıdır. Onları yılda bir kez hatırlamak, bir araya toplamak, gönüllerini almak gerekir. Öğretmenler hem sayıca kalabalık, hem de yetenekli insanları barındıran bir topluluktur. Herkesin bir ya da birkaç öğretmeni vardır. Ayrıca bu sektör hâlâ geniş bir kitleyi barındırmakta geniş bir kitleye hitap etmektedir. Yarın siz de emekli olacaksınız. Bir köşeye atılıp kalmak istemiyorsanız güzel gelenekler oluşturun.”
O zaman “he hı” dendi. Bir de Watsapp grubu oluşturuldu. Başka da bir şey yapılmadı. Halbuki o toplantı iyi geçmişti. Emekli öğretmenler bir araya gelmiş, birbirlerini görmüş, geleceğe dair içleri umutla dolmuştu. Sonra... Sonra tısss.
Bu hükümetin en büyük ayıbı önemli günlerin içini boşaltmasıdır. Artık ne dini bayramların anlamı var, ne milli bayramların. Önemli günlerin kutlamaları da “Dostlar alışverişte görsün” anlayışı ile yapılıyor. Hamasete yüklenip, dindarlığı bayraklaştırınca oldu bu bozulma.
Bizim için çok da önemli değil. Aha geldik gidiyoruz. Ancak yeni kuşakları yetiştirirken bazı şeyleri huşu ile söylemek, bazı günleri huşu içinde kutlamak gerekir. 12 Eylülcülerin en çok eleştirilen yanı Atatürk’ü kutsamalarıydı. Atatürk’ü ve Cumhuriyet’i. Biz Atatürk’ü de Cumhuriyet’i de onlardan sonra tartışmaya başladık. Başladık ve b.kunu çıkardık.
Öğretmenlerle ilgili en yetkili ağızdan saygısızca sözler çıkabiliyorsa ya da emekli öğretmenleri bir gün bile hatırlamak zor geliyorsa siz öğrencinin öğretmenine saygı göstermesini nasıl beklersiniz? Vatandaşın öğretmene saygı göstermesini nasıl telkin edebilirsiniz?
Bu ülkede 1970’li yılların sonundan itibaren öğretmenlik herkesin yapabileceği bir meslek olarak algılandı. Bu yüzden 40 günde yetişen öğretmenler atandı ve bizim göz nurumuz yavrularımızı şekillendirdi. Bu yüzden her meslekten kişi öğretmen olarak atandı ve en değerli varlığımız olan insanımızın kalitesi yerlerde süründü. Onun için askerimiz de, öğretmenimiz de, hukukçumuz da, sağlıkçımız da kendi alanlarına müdahil olan siyasetçiye “Dur bakalım arkadaş! Bunun yolu bu değildir” diyemiyor. Eğitime yön veren siyasetçiler hangi öğretmen kesiminin düşüncesine itibar ediyor? Hiç. Sağlığa yön veren siyasetçi hangi doktor camiasının sözlerini dinliyor? Hiç. Hukuk alanında devrim yapılırken hangi baronun teklifi göz önüne alınıyor? Hiç. Siyasetçi ve bürokrat, bilimin sesini dinlemiyor da kör gibi kendi yolunu bulmaya çalışıyorsa, bugün yapılanı yarın bozuyorsa bu öğretmene de, doktora da, baroya da güvenmemesindendir. Onların bir şey bildiğini düşünmüyor.
Tüm bunlara rağmen toplumun en donanımlı kesimi öğretmen camiasıdır. Ama bugün suspustur. Eğitimin içi boşaltılırken bir köşeye çekilip karnından konuşmaktadır. Eğitim sendikaları yanlışa yanlış demek yerine kapıkulu gibi davranmaktadır. Kemal Tahir, “Osmanlı yıkılırken en büyük utancı cepheden cepheye koşan, kolunu bacağını yitiren askerlerin yaşadığını” söyler. Hâlbuki devleti yaşatacak ve yüceltecek olan askerler değil, aydınların oluşturduğu irfan ordusudur. Bu devletin başına bir şey gelirse bunun sebebi asker, siyasetçi, hukukçu değil, öğretmenlerdir.
Cehalet denen düşmana karşı topla tüfekle, parayla teknoloji ile savaşamazsınız. Onunla ancak öğretmenlerle omuz omuza savaşabilirsiniz.
Öğretmenlere gösterilen itibar kendinize gösterdiğiniz itibardır.
Bana öğretmenini söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim.
SOMSÖZ: ÖĞRETMENE İTİBAR ETMEYEN, ÜFRÜKÇÜYE İTİBAR EDER.