Eskiden birinin yanından selam vermeden geçtiniz mi “Ağzı bağlı eşek gördün mü?” diye laf atılırdı. Bu, geleneğin selam hakkında bir uygulamasıdır. Ama selamsız geçeni eşşşek yerine koyan bir uygulama. Eşşşek ne demek? Kaba, huysuz, inatçı, nerede ne yapacağı belli olmayan… Say sayabildiğin kadar.

Dindar sitelere baktığımız zaman selamla ilgili dini hükümlerin tümünü görebiliyoruz. Selam dindar camiada ilk zamanlardan bu yana enine boyuna işlenmiş ve beşeri ilişkilerde “olmazsa olmaz” bir hüküm sayılagelmiştir.

Sadece dindar camiada değil çağdaş camiada da selam “olmazsa olmaz”dır.

Tabii herkes meşrebine göre selam vermekte de serbesttir. Kimi “esselamunaleyküm” der, kimi “iyi günler…” Bizim kapımız “Hello” diyene de “Bonjur” diyene de açıktır. Yeter ki selam olsun.

Bir adam vardı. Selam vermeden dangıl dungul gelip soru soranın sorusuna cevap vermediğini söylüyordu. Haklı yanı var tabii… Dost mu düşman mı nereden bilsin. Çünkü selam, “dostluk” demek.

Dinimizde selamı vermek sünnet, almak farz imiş. Ne güzel… Bunu bilen bir kişi selam düşmanı tarafından da verilse almalıdır. Böyle olunca da düşmanlıkları bitirmek, aradaki soğukluğu gidermek daha kolay olur. Çünkü bir kişi size selam veriyorsa aradaki soğukluğu gidermek istiyor demektir. Siz de onun selamını alarak ona beş adım yaklaşmayı kabul edersiniz.

Dini yaşamanın çok ayrıntısı yok. Namaz, niyaz, hac, zekat, oruç… Bunlar elbette Allah’ın emri. Ancak kibrini yenip insanları sevmeyen, onlara tepeden bakan, insanlardan ümidini kesen insanlar, kul yanında olduğu gibi Allah yanında da pek makbul olmasalar gerektir.

Bir türkümüzde de “Selam verdim almadın/ Sen Allah’tan büyük müsün?” der. Türküler de geleneklerin aynası olduğuna göre gelenek, “verilen selamı almama”yı “büyüklük taslamak” olarak saymaktadır.

SOMSÖZ: HERKESE SELAM EDERİM!