Umut, insanı uyandıran bir rüyadır demiş eski çağlarda bir düşünür.
Umut, fakirin ekmeğidir sözü de bizden. Bu atasözümüzün değişik söyleyişleri de vardır. Bir şairimiz (Orhan Seyfi Orhon) “Umut fakirin ekmeği / Ye Mehmet ye!” der. Oktay Akbal”ın “Önce Ekmekler Bozuldu, adlı bir kitabı vardır dünya savaşı sırasında yazılan. Yazar, kitaptaki bu ilk anlatısına, “Önce ekmekler bozuldu sonra her şey… Çünkü yeryüzünde savaş vardı” diye başlar.
Günümüzde artık savaşlar bildiğimiz silahlarla yapılmıyor. Aç bırakılmak, toplumları yoksul düşürmek de bir savaş silahı. Ekonomik savaş, algılara saldırı, korkutarak savaş, insanları çipleme, kontrol etme amaçlı savaş, aldatarak savaş, değerlere saldırı, ülke bütünlüğüne ulus devletlere saldırı…
"İnsan âlemde hayal ettiği müddetçe yaşar", Yahya Kemal’den bir dize. Soralım:
“Hancı sarhoş, yolcu sarhoş” ise hayal etmek neye yarar? “Akşam oldu kon, sabah oldu göç…” “Yaz yalan, kış gerçek.” Ne kadar doğru söylemiş atalarımız! Kışın ortasındayız. Hem mevsim olarak, hem durum olarak… Gerçekleri görmezden gelebilir miyiz?
“Su bulanmayınca durulmaz” tamam da ne kadar dayanılacak bulanık suya, bilgi kirliliğine, kötüye gidişe? “Su aktığı yere yine akar” sözümüz de bir umut mu yoksa?
“Umut cesaretin yarısıdır.”
Yarısıdır tamam da yeni yılın bu ilk gününde ülkemizi bekleyen en büyük tehlikeyi görmezden gelebilir miyiz?
Yandaş Sabah gazetesi bu korkunç planı 2020 Temmuz’unda yazmış, iktidardan karşı bir söz gelmemiş, bunu, yeni yılın ilk yazısında Arslan Bulut yeniden gündeme getiriyor:
"Türkiye, 2053 yılında dünya devleriyle yarışan bir ülke haline gelecek. Hatta 'İstanbul merkezli bir dünya" düşüncesine göre…
Stratejik okumalar ve doğru pratiklerin geliştirilmesi sonucunda, bu eski Osmanlı coğrafyasında 'Türkiye Birleşik Devletleri' çatısı altında bir Türk-Kürt federasyonu kurulacak!"
Yeniden eski Osmanlı hayalleri. Hem Atatürk İstanbul’u işgalden kurtarmasaydı, İstanbul bizim olacak mıydı şimdi? Çoktan paylaşılacak, başkalarının eline geçecekti. O zaman bu 2053’ün bir değeri kalacak mıydı? Hem Türk ulus devletine küreselcilerin amaçlarıyla olmayan bir ortak koymak ne demek? Onlarca, birbirini anlamayan yerel ağızları, ilkel kabile dillerini kanla irfanla kurulan Cumhuriyetimize ortak etmek… Ne için? ABD ve AB ülkeleri, yayılmacılar yarım kalan işgal planlarını tamamlasınlar ülkemiz bölünsün, ulus devletimiz ortadan kalksın diye…
Biz daha dün yeni yıl mesajında yeniden dile getirilen bu iktidarın “2023 yılı vizyonunu”(vizyon - öngörü) bilmiyoruz. “Biz milletimize, 2023 hedeflerini…” diye başlanan sözdeki hedefleri açıklayan yok, bilen biliyor da bilmezden geliniyor…
Yeniçağ gazetesi yazarlarından Mehmet Faraç’ın yeni yılda yeni umutlarını da alalım buraya:
“O halde Türkiye; 2022'nin bu ilk gününden itibaren muhalefetiyle, kitle örgütleriyle ve tüm toplum katmanlarıyla birlikte, 20 yılda yoğunlaşan karanlığı yırtmak ve yeni umutlar yaratmak için daha da uyanık olmalı, daha çok çabalamalı ve her alandaki tükenişe karşı da çok daha dik durmalı...”
Ziya Gökalp’ın (1876 – 1924) eski bir Türkçe kitabımızda (Ortaokul 3, Kemal Demiray, 1989 basımı) Umut adlı bir yazısı vardır.
Yazı, “Umut benim ruhumun zaruri ihtiyaçlarındandır.” diye başlar. “Bir bitki nasıl gıdasız, havasız ve ışıksız duramazsa, benim ruhum da umutsuz yaşayamaz.” diye sürer.
“Kişinin umutsuzluğu korkunçtur: Fakat toplumun umutsuzluğu belki yüz bin kere ondan daha korkunçtur.” der yazısında Türklüğün babası Ziya Gökalp. Tarihimizden örnek verir: “Mesela düşmanlar Anadolu’yu baştanbaşa yıktılarsa da Türklerin ruhundaki bayındırlık umuduna dokunamadılar. Bundan dolayıdır ki Anadolu bugün yaşıyor ve gelecekte de yaşayacaktır.”
Yazısının bu bölümü çocuklarımıza umut aşılıyor:
“Nice hastalar vardır ki, onlara ilaç yerine umut aşılamak daha hayırlıdır. Nice fakirler vardır ki, onlara para yerine umut vermek daha hayırlıdır.
Maddi güçlerin başaramadığı işlerde ruhi güçler başarılı olur. Ruhi güçlerin en tesirlisi umuttur.
Umut altın gibidir, hiçbir çevrede paslanmaz.
Umut elmas gibidir, hiçbir kesici madde onu kesemez.
Umut ruhun gençliğidir. Umutlarını daima canlı tutanlar ne kadar yaşlansalar ihtiyarlamazlar.”
Oktay Akbal’ın eski savaş yıllarındaki şu dileğini dileğimiz olarak yazalım mı?
“Şu dünya bir kere daha değişecek... Belki eski hâlini alamaz, ama zarar yok, gidenler gitti, gelenler gelsin, insanlar gülmesini, ağlamasını yeniden öğrensin.”
Bu eski okul kitabımıza Atatürk’ün şu özlü sözü de yazılmış, kitabın ilk sayfasında çocuklarımıza, gençliğe yolumuzu gösteriyor:
“ Fikrimiz, zihniyetimiz uygar olmaktır.”
Bu da yüce Önderimizin başka bir sözü:
“Yolunda yürüyen yolcunun, yalnız ufku görmesi kâfi değildir. Muhakkak ufkun ötesini de görmesi ve bilmesi lazımdır.”
Atamızın bu sözü de umut üzerine, 2022’ye girdiğimiz bugün, kulağımıza küpe olsun mu?
“Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır. Ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim.”
Feza Tiryaki, 1 Ocak 2022