YAPILCEK ÇOK İŞ VA!

Abone Ol

YAPILCEK ÇOK İŞ VA!

Bir yerde her şey gazetenin ve gazetecinin ilgi alanına girer. Gazetecinin hareket alanı genişledikçe yaptığı iş daha yararlı olur. Gazetecinin özgür olması da bu yüzden gereklidir.

Gazete, okuyan, okudukları üzerinde (geviş getiren değil) düşünen, tartışan ve doğru olanı her yerde yüksek sesle söyleyebilen kişilere hitap eder. Aynı zamanda zaman denen sonsuz çizgide kişiler, toplumsal ve doğal olaylar üzerinden bir çentik atar. Merak edenler o çentiklere bakarak geçmiş ve gelecek üzerine fikir yürütürler.

Şöyle bir düşünürsek yeryüzündeki her varlığın bir öyküsü olduğunu fark ederiz. Şuraya yapılmış bir gecekondunun, şuraya dikilmiş bir ağacın, şu gelen adamın, şu suda sallanan hurda teknenin…. Hepsinin bir öyküsü var. Bizler bu öyküyü bildiğimiz ya da tahmin edebildiğimiz ölçüde olgunlaşıyoruz.

Kentlerin de bir öyküsü var. Demre’de, Finike’de, Elmalı’da, Kumluca’da 3 bin yıl öncesinden kalma yapılar var. Çoğumuz bize bu kişilerden hiçbir mirasın kalmadığını düşünürüz. Halbuki öyle değildir. Nasıl ki ırmağa düşen bir solucan bir balığı, o balık da denizdeki başka bir canlıyı etkiliyorsa ve bu zincir sonsuza kadar gidiyorsa eski insanlar da, doğa da bizi etkilemiştir muhakkak.

Burada yazılanlar Türkçe bilen herkese ulaşmakta, onun zekası, birikimi ve sosyalliği derecesinde kendisinde ve toplumda etkili olmaktadır. Yani şu ya da bu şekilde insanların hayatlarına dokunacaktır. Peki kaç kişiye dokunacak derseniz onu hiç kimse bilmez. Bilmesi de gerekmez. Bir meyvenin tadını çok beğenirsiniz. O meyve aynı zamandapek çok derde deva, çok gıdalı bir meyvedir. Siz beğendiğiniz için yediğiniz çekirdeklerden birkaç tanesini diker, kalanını da sağa sola saçarsınız. Belki diktiklerinizde3n, belik sağa sola saçtıklarınızdan bir tane ağaç çıkar ve herkesi gönendirir. Sadece bal gibi meyvesiyle değil, dalıyla, yaprağıyla, gölgesiyle ve çiçekleriyle de gönendirir.

Biz bu yazıyı sanal gazetede yayınlıyoruz ya. Bunun anlamı havayolu ve denizyoluyla, haftanın 7 günü gece ve gündüz okuyucusuna ulaşacak demektir. Hem de yağmur çamur, kar kış demeden.

Birçok kişi dünya olaylarıyla çok ilgilenip ulusal ve yerel olayları ıskalamakta. Halbuki asıl yerel olanla ilgilenmek lazım. Çünkü yerel olanı görmezden gelirsek kapımızın önünü süpürmemiş oluruz. Bir düşünün: Kendi apartmanınızda, mahallenizde kıyamet kopuyor ama haberiniz yok. İlçenizde sivrisinekler manda kadar olmuş, onlardan yakınmak ya da bir yerlere telefon açmak yerine Hindistan’daki sel felaketini konuşuyorsunuz. O zaman belediye sivrisinekle niçin mücadele etsin ki?

Her yazı okunmak iddiasını taşır. Tıpkı her tohumun bitkiye dönüşüp meyve vermek iddiasında olduğu gibi. Bu coğrafya bereketli bir coğrafyadır. Her konuda hem haber yapılabilir hem de yazı yazılabilir. Fotoğraf çekilip arşiv oluşturulabilir. Bizim yazılarımız hikayesi olanlara, insanların, hayvanların, eşyaların ve doğanın hikayesini merak edenleredir. Böyle bir iddiası olan varsa bize seslenebilir. Hikayesini bu sayfalarda eksiksiz anlatacağımızdan emin olabilir.

Her şeyin bir öyküsü var dedik ya! Sözgelimi Finike, Demre ve Kaş’ın Kınık ovası daha düne kadar bataklıkmış. Bugün bile çoğu yerde yer altı suyu yüzeye çıkıp her yeri çamur deryasına döndürüyor. Bugün o bataklık yerlerin çoğunda seralar, bahçeler, oteller ve fide tesisleri gibi para basan, insanlara iş ve aş sağlayan akarlar var. İşte bunca şeyin yapılmasında emeği geçen kişileri gelecek kuşaklara tanıtmak gerekiyor. Yöremizde yetişen büyük işadamları hangi dar geçitlerden geçip bugünlere geldiler? Bir dikili taşı bile olmayan insanlar niçin bu halde kaldı? Yöremizin güzelliklerini yöremiz dışındaki insanlara tanıtmak için neler yapılabilir? Tüm bu soruların cevaplarını veren bir gazete istiyoruz.

“Peki hocam sen bu soruların cevabını biliyor musun?” derseniz ben de bilmiyorum. Ama bir soru kafamıza bir kere takılmayagörsün, cevabını da arar buluruz. Bilene sorarız, biz bir ipucu buluruz, bir başkası ipin öteki ucunu bulur. Öğretmen kısmı öğrencinin merakını diri tutmak için ona bir problem verir (buna ödev de diyebiliriz) öğrenci akıllı ise o problemi çözmek için zihninde keyifle dolaştırır. Çoğu zaman da çözüme ulaştırır. Akılsız ise…. Ödevini yapmak yerine öğretmene sövüp sayar ve ödevi unutur. Halbuki zekamız problem çözmek üzere programlanmıştır. Kulağımızın üzerine yatarsak zekâmızın zekâtını vermemiş oluruz. 

özü, ben diyorum ki, bu kardeşlerimiz her türlü riski göze alarak bir gazete çıkarmışlar. Bizim buna yapacağımız en büyük katkı okumak, okutmak ve katılmak olacaktır. Yanlış yaparsa uyarmak, doğru söylerse yanında olmak. Bu kadar.

SOMSÖZ: İYİ BİR SALATA ÜÇ KİŞİ TARAFINDAN YAPILIR: CİMRİ YAĞINI KOYMALIDIR, CÖMERT SİRKESİNİ. DELİ DE KARIŞTIRMALI (EGE CANSEN). BİZ SALATAYI KARIŞTIRACAĞIZ. YAĞI VE SİRKESİ DE SİZDEN OLUVSUN GARİ… 6,1,2020

Hüseyin DENİZ

Edebiyat Öğretmeni

 Whatsapp'tan Yaz