Bir işe başlarken hep bir kuşku içinde ya başaramazsam ikilemi ile karşı karşıya kalırız. Hele birkaç denmede başarısız olursak; insanlarda ötekinin acısıyla mutlu olma çaresizliği. İyi hissetmek için başkasının acısına muhtaç olan tutsak insanların çaresizliği. Bu tür kişiler çaresizliği akran zorbalığının farkında olmayıp, geçekten de kendisini yetersiz ve eksik sanmasıdır.

Bir derste, bir spor dalında veya başka bir alanda başarısız olacağımıza inanarak bir kenara çekilmemiz; bizi başarısızlığa iter. Aslında karşımızdaki kişilerin ne dediğine aldırmazsak cesaret ve sebat ederek başarılı olacağımız kuşkusuzdur. Başarılı olmayı bir örnekle pekiştirmek gerekirse:

Bir gün bir grup kurbağa, yüksek bir ağacın dalına zıplamaya karar vermişler. İlk önce kim zıplarsa birinci gelecekmiş. Kurbağaları hepsi çok hırslanmışlar. İzleyici kurbağalar bir kenarda başlamışlar konuşmaya: “Yahu o dala nasıl zıplayacaksınız? O dal çok yüksek. Haddinizi bilin! Yarışan kurbağaların morali bozulmaya başlamış ve birer birer başarısız atlayışlar yapmaya başlamışlar. Hiç birinin baştaki öz güveni kalmamış. Seyirciler de keyiflenip Hahaha demiştik biz size, hahaha rezil oluyorsunuz. İşte boyunuzdan büyük işe kalkışırsanız böyle olur!” diye dalga geçmeyi sürdürmüşler. Kurbağaların iyice morali bozulmuş, beter olmuşlar. Ta ki bir tane kurbağa, gayet sakin bir şekilde gelip, zıp diye dalın üstüne oturana kadar. Herkes şok olmuş. Kurbağa aşağı inince hemen sormuşlar: Nasıl başardın, bu işin sırrı ne, anlat bize” diye… Kurbağa ise onları duymamış. Çünkü sağırmış! Zaten başarmasının nedeni de buymuş. Hiç bir negatif konuşmayı, moral bozucu yapamazsın, edemesinler duymamış.

Başarmak istiyorsan kim ne dediğine değil, kendi öz gücüne ve iradene güveneceksin. Ayrıca başkalarının ne yaptığı seni pek ilgilendirmeyecek. Çevrendeki insanların varsa başarılarını kabul edip kutlayacaksın. Hamasetten uzak duracaksın. Zaman zaman kendi kusurumuzu görmeyip hep yakınımızda olan kişilerin olmayan kusurların görürüz. Bu tür davranış sergileyenlere kendisini “Dev aynasında görüyor” deriz.” Kendini yeterli görmeyen insanlar hep başkalarını küçümser. Başarı insanlardan üç şey ister :Tutku, teknik ve cesaret. Başka bir örnek: Bir kadın, kocasıyla beraber kahvaltı yaparken, çamaşırlarını asan komşusunu görüyor ve diyor ki “ Ay şu çamaşırların haline bak, bu kadın yıkamayı bilmiyor, kirli bunlar.” Adam bakıp, anlam veremeden kahvaltısına devam ediyor. Kadın ise komşusunun çamaşır astığını gördüğü her seferinde aynı yorumu yapmayı sürdürüyor. Birkaç hafta sonra bir sabah, komşusunun çamaşırlarının tertemiz olduğunu gören kadın şaşkın bir şekilde: “Hele şükür, sonunda çamaşır yıkamayı başardı bizim komşu bak,” diyor kocasına.

Kocasından şöyle bir yanıt geliyor: “O öğrenmedi. Ben bu sabah biraz erken kalkıp penceremizi temizledim. Çok kirliydi.” İşte buna dönüşüyoruz belki de. Kirli camlara… Gözümüzün kalbimizin penceresini nefretle yıkadıkça…Başkalarının başarısızlıklarıyla sevineceğinize kendi başarılarınızla onur duyun ve insanları hoşgörü ile karşılayın.