Bu yazı öğretmen ve ana baba olacaklar içindir.

Meslek yaşamımda en çok takıldığım konulardan biri çocuklarda “çirkin yazı” sorunuydu. Son beş on yılda okunaklı yazı yazmayan öğrencinin kompozisyon yazılısı ne kadar uzun, ne kadar kaliteli olursa olsun “yazı bozuk” diye yazar ve 10 üzerinden 4 verirdim. Bunu da güzel yazının insan hayatındaki yerini vurgulamak ve öğrenciyi yönlendirmek adına yapardım. “Faydası oldu mu hocam?” derseniz bilemem. Ama kendi adıma güzel yazının önemini ve nasıl yazılabileceği konusuna epey zaman ayırdım.

Epey de kafa yordum.

İmam-Hatip Lisesi’nde çalışırken ortaokul ve lise kategorisinde güzel el yazısı yarışmaları da yaptım. Çok güzel sonuçlar da aldım.

İlkokul öğretmenlerimizin çoğu bu konu üzerinde hassasiyetle duruyor ve çocuklarının yazma yanlışlarının ve yazı çirkinliğinin önüne geçiyorlar. Ama bazı öğretmenler yanlış alışkanlıkları gidermek yerine besliyorlar. Aileler de bu konuda bilinçsiz olunca çocuklar okunaksız ve yavaş yazma alışkanlığı elde ediyorlar.

Güzel giyinmek, güzel konuşmak, güzel yemek yapmak, güzel dans etmek… Bir çalgıyı güzel çalmak, bir şarkıyı güzel söyleyebilmek… Kısacası güzel bir insan olmak.

Ama güzel insan olmak için güzel yazı yazabilmek tek başına yeterlidir. Çünkü insanın vitrinidir yazısı.

Eski ilkokul mezunlarının mazereti vardır. Ama günümüzde ortaokul, lise ve yüksek okul mezunlarının çirkin yazı yazmak için bir bahaneleri yoktur. Diyebilirsiniz ki, “Onlar da matbaa harflerini kullanıyorlar. Bilgisayarlarda matbaa harfleri, telefonlarda matbaa harfleri… Olabilir. Ama mazeret değil.

Elbette çocuğumuzu hatip yapamayabiliriz. Ama derdini derli toplu biçimde, yerine ve hitap ettiği kişilere uygun olarak anlatabilecek bir kişi olarak yetiştirebiliriz onu. Elbette çocuğumuz hattat olacak değil. Ama onun yazısının işlek ve göze hoş görünür bir yazı olmasını sağlayabiliriz.

Nasıl?

Eskiden bir temizlik spotu vardı. Sağlık bakanlığı tarafından yayınlanan bu kamu spotunda, “Sağlık ve temizlik için su ve sabun yeterli!” denirdi. Güzel bir el yazısı için de biraz bilgi biraz da çaba yeterli.

Bazı veliler çocuklarının el yazısının çirkinliğini görünce “Benim çocuğum doktor olacak(!)” diye kendi kendilerini teselli ettiklerini biliyoruz. Doktorların yazısı çirkindir, ama onların da mazeretleri var. Çocuğunuz doktor olursa beş insan, güzel yazı yazabilen bir doktor olursa on insan olur.

Güzel yazı yazabilmek için kişinin önce uygun bir duruş alması gerekir. Yatarak, dengilerek, yan yun oturarak güzel yazı yazılmaz. Kişi masaya güzel oturmalı, masa alçak ya da yüksek olmamalıdır. Kalem üç parmakla tutulmalı, yüzük parmağı ve serçe parmak yazılan defterin (veya kağıdın) üzerine temas etmelidir. Kafasını masaya koyarak, gözlerini çokça yaklaştırarak da güzel yazı yazılamaz.

Kullanılan kalem ve kağıt iyi olmalıdır. Kâğıdın üstünde kaymayan, takılan, ucu küt kalemle yazılan yazı bozuk olur.

Yakın zamana kadar hükümetimiz çocuklardan el yazısı yazmasını istiyordu. Öğretmenlerimiz de çoğu inanmadıkları halde zorla da olsa çocukları el yazısına yönelttiler. Doğru olan el yazısı alışkanlığıdır. Çünkü bitişik el yazısı hem estetiktir, hem de işlek. Ama öğretmenlere zor geldiği için karşı çıktılar. Veliler de “Çocuğun yazısı bozuluyor” diye karşı çıkınca hükümetimiz bu projeden vazgeçti. Bizde akıl için yol bir değildir. Birdir de güçlü olan akıllıdır. Hâlbuki en azından öğretmenler ikna edilseydi bu proje devam ederdi.

İyi yazı için iyi duruşun ötesinde iki önemli şey vardır: Blok ve istif. Bunlar yazıyı gösteren şeylerdir.

Blok, yazının sayfaya yerleştirilmesidir. Bu yüzden kâğıt düzeni diye bir şey vardır. Normal düzende sayfanın üstünde 4 Cm. sol kısmında 3 Cm. sağ kısmında 2 Cm. alt kısmında ise 1 Cm. boşluk bırakılır. Satır aralıkları kâğıt çizgili ise elbette çizgiye göre olacaktır. Ama çizgisiz kâğıda yazılıyorsa satır aralıkları göze hoş görünecek biçimde ayarlanmalıdır. Ölçü altın oran denen bir şeydir. Kâğıt yatay da olsa, dikey de olsa altın oran değişmez.

Yazının güzel görünmesi için gövde ve uzantılarının orantılı olması gerekir. Gövde dediğimiz yuvarlaklar, uzantı dediğimiz de alt ve üste doğru uzanan kısımlardır. Gövde ve uzantılar bire birdir.

Geriye iki şey kalıyor: Birincisi harflerin birleşme tarzlarını ve birleşme yerlerini öğrenmek. İkincisi de çalışmak. Sabırla, bilerek ve inanarak çalışmak.

Çalışmak denince bazıları birkaç günlük bir çalışma sanıp erkenden yılgınlığa düşebilir. Siz şarkı söyleyenlerin, güzel konuşanların, güzel bağlama çalanların, güzel elbise dikenlerin, güzel artistik buz pateni yapanların öyle birkaç gün içinde yetiştiklerini mi sanıyorsunuz yoksa? Beyler bayanlar güzel yazı kişinin ömrü oldukça zerinde taşıyacağı bir süstür.

SOMSÖZ: HİÇBİR GÜZELLİK KOLAY DEĞİLDİR.