Gurur. Erdem ve olgunlukla birlikte yürüdüğünden, bulunduğu bünyeyi kötü duygulardan arındıran, kendini kurtarmak yerine ateşe atmayı seçmiş, cesur lakin kolay incinebilir bir duygudur gurur. İnsanın egosuna olan aşkıdır, fazlası çok zararlıdır. 


Kontrol edemediğinde hayatını mahveden şeydir gurur. Duvarları bile yumruklarsın ama "Neyin var? Neden böylesin?" dediklerinde bir cevabın olmaz. Geberiyorsundur aşkından ama taktıysan birşeye ölesiye canını yakarsın, yinede kılın kıpırdamaz. İstersin söyleyemezsin, söylemek gelir içinden, kırıldın mı bir şeye öldür Allah söyleyemezsin. Eee ne halt ettin şimdi? Ne kaldı elinde? Hiçbir şey kalmadı işte! Al gururunu çal başına... Lakin işin asıl acı tarafı da ne biliyor musun? Tekrarlansa bütün bunlar, sen yine aynı sen olursun...

"Gurur, aptalların bahanesidir" der ünlü bir filozof. Gurur, insanın kendine bir beden büyük elbise giymesi gibidir. Sıkmaz ama şık da durmaz. Gurur, onur ile arkadaştır. Gurursuz yaşayabilir insan, onursuz yaşanmaz. Gurur tohumsa, onur sudur. Onur olmadan hiçbir şey bitmez ruhta. Her şey eksik, herşey yarım. Gurur, benim üzerine çizik attığım karakterimdir. Onur, sana giden tüm yollara bahar papatyaları ekmemdir, şubat soğuğunda. Gurur, söyleyemediğim tüm sözleri bir çınar ağacına fısıldamamdır, onur o ağacı bir ömür boyu sevmemdir, seni sevdiğim gibi. Gurur, kalemimi kıramaz, ben onu kırarım hep. Onurumu hiç kırmadım, kırarsam yaşayamam. Sen de sakın kırma!

Para söz konusu olduğunda kimsenin önemsemediği, ama sevgi karşısında her nedense ayaklanan bir duygudur gurur. Sevgi peşinde koşanlara "gurursuz" diyenlerin, para karşısında yenildikleri görülmüştür. Onlar için gurur; para karşısında mağlup, sevgi karşısında galiptir. Ne yazık ki, zihniyet budur. Gurur; yalnızlık gibi vefalı bir sevgilidir. Kapıyı çalmasanız bile o size gülümser "hoş geldin" der. İşte gurur böyle sıcaktır. Siz onu ne kadar yıkarsanız yıkın. 

"Sensizdim, gururum da firar etti.
hem sensiz hem gurursuz olmak dokundu
artık bana da biraz gurur lazım
kendime döndüm, gururum bana döndü
sen de dönebilirdin, dönmedin
hepsi bu..."

Politik bir duygu/durum olmakla birlikte, hayatı ıskalamaya sebeptir. Hissin önüne geçen, kişiyi kendinden çıkaran bir şeydir bu! Canavar gibi hatta, elleri kolları bile var. Sarıp sarmalar, ondan kurtulmanın yolu, kocaman ve mangal gibi bir yüreğe sahip olmaktan geçer. Hayat dediğin üç günlük bir şeydir. Eee? Elindekini göster hele. Aç avucunu aç, utanma boş diye. Avucunun içindeki boşluğun adıdır işte gurur. Şimdi, o boş avuçla kendine okkalı bi tokat at bakalım. Attın mı? Hah, tamam. Artık akşamları, sen ve gururun baş başa oturabilirsiniz.

Eğer gerçekten gururunuzdan vazgeçebiliyorsanız, o kadar çok sevmişsinizdir ki... Ama bir o kadar da sevilmemişsinizdir ki, gururunuzdan bile ödün vermenize sebep olmuştur o çok aşık olduğunuz... "Gurur, bazen örseleyici bir duygudur" diyor ünlü bir düşünür, yazar veya şair de olabilir.

Gurur, esasen kötü bir duygudur, gurur aslında kibirdir. Benliğini fazlaca besleyen insan "ben şunu yapmam, ben bunu etmem, ben bunu demem, ben bunu giymem, ben bunu yemem..." kabilinden kabarır kabarır egosu tavanlara vurur. Kibrinden neredeyse patlayacak hale gelir. Bunlar hep insanın benlenmesi, kibirlenmesi, gururlanması demektir. Onur, izzet-i nefis, haysiyet, vakar başka şey, gurur başka şeydir. Burnu kaf dağında olmaktır. 

"Kişiyi dışardan dimdik gösteren, içerde yıkımdan yıkıma sürükleyendir. Söylemek istediğin çok şey varken, susmayı gerektirendir. İnsana, gurura varmayacak kadar vakar, zillete düşmeyecek kadar tevazu gerekir!"