Peygamberimiz (S.A.V) insanları uyarıyor: Sakın! 'Keşke' demeyin! Düşünen insan için pişmanlık kadar zor bir duygu yoktur. Giden zaman asla geri dönmüyor, dilden çıkan sözün esiri oluveriyoruz. Yaptıklarımız fiili yanlışlarsa vicdanımızın da yardımıyla yaşamayı bize haram ediyor.

Daha üç yaşında ki evladı yaramazlık yaptı diye onu pataklayan anne birazdan pişmanlık içinde kıvranıyor ‘ keşke vurmasaydım, o daha bilmiyor doğruyu yanlışı ‘ diyerek sızlanıyor. Komşusuyla küçük bir meseleden dolayı tartışan insan, öfkesi geçince üzülüyor ‘keşke sabretseydim’ demenin faydası olmuyor maalesef. Böyle ufak keşkeler büyüdükçe, çoğaldıkça beynimiz bununla meşgul olmaya başlıyor. Bireysel keşkeler gönülde döner durur unutulur belki, toplumsal felaketler yaşandıktan sonra ki KEŞKE felaketin damarı olur, kan kaybı kaçınılmaz. Nedendir bunca KEŞKE? Düşünmeden hareket etmek mi, yoksa herkesin doğrusu farklı olduğundan mı? Ne kadar bilirsen bil, ne kadar da tecrüben olursa olsun, hata yapılabilir. Sonrasında arkamız da kalbi kırık bir insan ya da geriye dönüşü olmayan bir alışveriş kalır. ‘ya işte acele ettim, kararsız kaldım, iyi olur sandım vs’ gibi sözlerin hiçbir faydası yoktur artık. Her insanın keşke leri vardır. Ama az ama çok. Buna engel olmakta zordur. Geçip giden zamanın ardından dizlerimize vurup söylediğimiz keşke, evladı küçükken ilgisiz bırakıp, büyüdüğünde yanlışını görüp söylenen ahlar keşkeler, elden kaçan fırsatların ardından ve başkasında olana ilgi duyup keşke benim olsa denmesi… Örnekler öyle çok ki, önemli olan hayatımızda az olmasına çalışmaktır diye düşünüyorum.
Velhasıl bugünlerde en büyük temennim, şehitlerimizin ardından KEŞKE kelimesi çoğalmasın, tedbir alınsın biran önce. Güzel yurdum, özel bayrağım ve özgürlüğümüz biz de kalsın. Elden kayıp giderse vatanım buna sebep olanlar da olmayanlarda acı çeker…

Tıpkı küçük bir kıvılcımla çıkan orman yangınında ormanın içindeki canlı cansız tüm varlığın yanıp kül olması gibi oluruz. Havamız suyumuz kesilir, kim nedir bilinmez, nelerle karşıla cağını bilmeden korkuyla yaşamak ne demektir sorarım herkese. Aciz değiliz, sessiz kalamayız. Parası olan kaçar gider bir taraflara, olan yine masum halka çocuklara yaşlılara olur. Bu tabi ki en kötü ihtimal. 
Sevgili okurlarımız biraz umut ve biraz da umutsuzlukla bu satırları yazdım. Ve şimdi bende KEŞKE olaylar daha fazla kötüye gitmese diye dualar ediyorum. Sevgi saygı ve muhabbetle selamlıyorum. Her şey gönlünüzce olsun…


^^ SEVGİLİ VATANIM^^


Aziz vatanım!
Mektubum arzuhalim olsun istedim
Bir iki satır yürek sesimi gönderdim
Ah vatanım, güzel diyarım.
Hangi köşeni övsem anlatsam.


Canım vatanım…!!
Bilirsin aşığım sana ezelden
Öl desen, ölürüm hiç düşünmeden
Niceleri vurulup şehit olmadı mı uğrunda
Senin şerefine can verip yatıyor bağrında
Bayramlar, düğünler toprağımda güzel
Gezer dolaşırken söylerim türkü gazel
Ezanlar yükselirken ellerim kalkar duaya
Bayrağım nazlı ve narin dalgalanır daima…


Hüzün ülkesisin, seni sevmenin bedeli ağır
Koynunda beslenen yılanlar sokuyor
Güzel olmak böyle bir şey işte
Meyve veren ağaç her zaman taşlanıyor
Bıkmadık senden sevgili yurdum
Küsüp gitme ne olur, başkalarının olma!
Destanlar yazdırmış bir milletin var
Hala uğrunda can verenlerin var
Vatan bayrak millet sağ olsun diyen
Güle oynaya asker ocağına koşanların var
Sen gidersen bizden
Hayat biter, nefes alamayız bir daha
Namus dersen ayaklar altında
Kurda kuşa yem oluruz v-Allaha

Türkiye kokar havamız suyumuz
Doğu Anadolu, ege olmazsa olmaz Akdeniz
İlden ile gönülden gönül’e bağlıyız
Aşk inletir kalem yazdırır biz söyleriz
Atalar, şanlı tarih ne demiş biz dinleriz


Gurur duyduk Türk doğduk diye
Göğsünde huzurla uyuduk diye
Albayrağımızı daima çektik göklere
Sınırda gökyüzünde bekçiyiz sana
Gidecek yerimiz yok Anadolu’m
Kırılma darılma bükülür boynum
Düşman bayrağı altında yaşayamaz kızım oğlum


Bir gün! Elden gidersen, bayrak inerse
En kötü ihtimal ya şehit ya gazi
Korkma! Ne sen bizden, ne biz senden geçeriz
Dünya döndükçe bir ölür bin doğarız
Ölsekte, kal sakta kıyamete kadar beraberiz….

Hatice Sarıtaş