30 Ağustos, tarihimizin en görkemli zaferlerinden birinin adıdır. Büyük Taarruz’un kazanıldığı bu gün, milletimizin bağımsızlık iradesinin en yüksek noktada haykırıldığı gündür. Ancak bu bayramın geçmişinde, çoğu kişinin bugün unuttuğu farklı bir anlam daha vardır: Tayyare Bayramı.

Cumhuriyet’in ilk yıllarında gökyüzü, sadece mavi bir boşluk değil; modernleşmenin, çağdaşlaşmanın ve geleceğe açılan pencerenin simgesiydi. O günlerde 30 Ağustos, “Zafer ve Tayyare Bayramı” olarak kutlanıyordu. Tören alanlarında askerlerin yanı sıra uçak gösterileri düzenleniyor, halk göklere yükselen tayyarelerle Cumhuriyet’in vizyonunu izliyordu. Atatürk’ün “İstikbal göklerdedir” sözünün ruhu işte bu kutlamalarda hayat buluyordu.

Peki sonra ne oldu?

Zamanla “tayyare” sözcüğü, günlük dilde yerini “uçak” kelimesine bıraktı. Türk havacılığının kurumsal yapılanması değişti, Tayyare Cemiyeti’nin yerini Hava Kurumu aldı. 1926’da çıkarılan kanunla bayramın resmî adı “Zafer Bayramı” olarak belirlendi. Böylece “Tayyare Bayramı” kısmı resmî kutlamaların içinden yavaş yavaş silindi.

Bu değişiklik, zaferin gölgesinde havacılık vizyonunun ikinci planda kalmasına yol açtı. Oysa tayyare kısmı, sadece bir uçak gösterisinden ibaret değildi. O, Cumhuriyet’in göklere uzanan ideallerinin, gençlere verilen modernleşme mesajının bir simgesiydi.

Bugün bizler 30 Ağustos’u gururla kutlarken, unutmamamız gereken şey şu: Zafer Bayramı, yalnızca bir askeri zaferin anısı değil, aynı zamanda bir medeniyet projesinin ifadesidir. Gökleri unuttuğumuzda, aslında Cumhuriyet’in ufuklarını daraltmış oluruz.

30 Ağustos Zafer Bayramı kutlanırken, bir zamanlar “Tayyare Bayramı” adıyla verilen mesajı da hatırlamak gerekir:

Bu milletin geleceği sadece toprağa değil, göklere de bakabilmesindedir.