Bir çocuğun ölümüyle sarsılan toplum…
Adı Ahmet Minguzzi. Henüz 14 yaşındaydı. İstanbul’un kalabalık sokaklarında, arkadaşlarıyla birlikte gezerken bir bıçak darbesiyle hayattan koparıldı. Bu sadece bir cinayet değildi. Bu olay, çocukların çocukları öldürdüğü, sokakların şiddetle yoğrulduğu ve adalet terazisinin vicdanla sınandığı bir tabloyu gözler önüne serdi.
Avukatların Zor Yolu
Ahmet’in katilleri çocuk yaşta. 15 ve 16 yaşında iki fail, Türk Ceza Kanunu’nun 31. maddesi gereği, “yaş küçüklüğü” nedeniyle indirim hakkına sahip. Yani onlar için ağırlaştırılmış cezalar yerine daha hafif yaptırımlar gündeme gelebilecek. İşte bu noktada, savunma makamının rolü ortaya çıkıyor.
Birçok insanın dilinde aynı soru:
“Bir avukat, nasıl olur da bir katili savunur?”
Cevap, hukuk sistemimizin kalbinde yatıyor. Avukatlar yalnızca sanığın değil, adil yargılanma hakkının temsilcileridir. Suçun büyüklüğü ne olursa olsun, failin kim olduğuna bakılmaksızın savunma hakkı kutsaldır. Çünkü savunma olmadan mahkeme olmaz, mahkeme olmadan adalet doğmaz.
Ama bir de vicdan meselesi vardır. Ahmet’in annesi Yasemin Minguzzi, oğlunun cenazesinde adalet için gözyaşı dökerken, o mahkeme salonunda avukatların katil zanlılarını savunması toplumda derin bir kırılma yaratıyor. Bu, avukatın mesleki sorumluluğu ile insanî vicdanı arasındaki en zor sınavlardan biridir.
Olayların Toplumsal Yankısı
Ahmet’in ölümü bir anlık öfkenin sonucuydu belki ama bize gösterdiği gerçek çok daha derindir. Çocukların ellerinde bıçakla geziyor olması, şiddetin gençler arasında bir “çözüm” olarak görülmesi, hepimizin önünde bir alarm zili gibi çalıyor.
Bugün Ahmet, yarın başka bir çocuk…
Eğer ailede, okulda, toplumda bu öfkenin ve şiddet kültürünün önüne geçemezsek, mahkeme salonları “çocuk failler” ile dolacak.
Bu davada sadece iki sanık değil, aslında bizler de yargılanıyoruz. Çünkü biz bu çocuklara hangi değerleri aktaramadık, hangi sevgiyi eksik bıraktık, hangi eğitimi veremedik ki onlar ellerine bıçak alıp başka bir çocuğu öldürecek kadar gözü karardı?
Adaletin Terazisi
Bir yanda Ahmet’in annesinin çığlığı:
“Evladımın katilleri en ağır cezayı alsın!”
Diğer yanda, kanunun soğuk maddeleri:
“Çocuk yaşta fail indirim alır.”
İşte hukuk ve vicdan arasındaki bu uçurum, toplumun adalet duygusunu yaralıyor. Bu yüzden insanlar, “Allah hiçbir avukatı bir katili savunacak hale getirmesin” diyor. Çünkü bir avukatın kürsüde sanıkla yan yana olması, katli meşru göstermek değil; adaletin işlemesi için zorunlu bir görev. Ama acılı bir annenin gözyaşlarının yanında bu gerçeği anlatmak kolay değil.
Son Söz
Ahmet Minguzzi’nin adı artık bir davanın değil, bir toplumun vicdanının sembolüdür.
Olayın failleri yargılanacak, avukatlar görevini yapacak, hâkimler kararını verecek. Ama asıl mesele, bizim gelecekte başka “Ahmetler”i kaybetmemek için ne yapacağımızdır.
Ve tekrar edelim o duayı:
Allah hiçbir avukatı bir katili savunacak hale getirmesin.
Ama adaletin terazisini de kimsenin elinden almasın.