TÜRKLERİN ATACAK BARUTU BİLE KALMAMIŞKEN; BİZ ORADA GÖKTEN İNEN GÜÇLERİ GÖRDÜK; VE ONLARI YENEMEDİK!!! Hamilton- İngiliz komutan..

 Asil olmanın, Türk olmanın bedeli ağırmış. Geçmişimize baktığımızda bunu anlamak zor değil. Yamyamların çok olduğu, insan olup, insan kalamayanların arasında yaşıyoruz. İstediği gibi yaşama hakkı vermiyorlar kişiye maalesef. Hiç unutulmaz ÇANAKKALE, unutulmamalı. O savaş bambaşkaydı çünkü. San ki Türk milletinin sona yaklaşması gibi, bilenler der ki; hala orada şehit düşenlerin, ölenlerin kemiklerine rastlamak mümkün mart ve mayıs aylarında baharda açan çiçekler gibi toprağın üstüne çıkarlar….

Tüm yokluğun, çaresizliğin pençesinde bile, asla ahlak ve asaletinden vazgeçmeyen kadın erkek, çocuk yaşlı herkes gücü yettiğince, aklının erdiğince savaştı. Hem yoklukla hem de rezil ve acımasız düşmanla. Adaletsiz düşmanın neler yapacağını, neleri yıkacağını iyi biliyorlardı. Namus kavramı yok ki onlarda, dürüstlük ve duygu zaten yoktu. En zayıf anımızda tepemizdeydiler ve hüsrana uğradıklarını bize gösteren Rabbime şükürler olsun. O dönemin gençleri vazgeçmeyi bildiler, vatanı önemsediler. Düşman toprağa ayak bastığı an da ana bacıların eşlerinin akıbetini ve özgürlüğün rengini unutacaklarını hissettiler. Şimdi ki gençlerimizin hayran olduğu o batının çocukları hala ülkemizde sessiz kıyım yapmakta, biz de hem seyirciyiz, hem de kabullendik. Onlar gibi giyinip, onlar gibi gezmeye başladık. Ben her zaman bizim kültürümüzün, değerlerimizin daha üstün ve yaşanılır olduğunu söylerim. Keşke bu kadar çok onlara benzemesek, kanımızla çizdiğimiz sınırları yaşantımızla korusak, işte o zaman çelik bir duvar örmüş olacaktık ki, hala bizimle uğraşmayı akıllarından bile geçiremesinler. Türk olmak ayrıcalık olduğu için başımızdan bela eksik olmuyor, ölümlü dünyada rahat görmeyeceğiz anlaşılan, daha 98 yıl önce düşmanı denize dökmüştük, o savaşın ayrıntıları o kadar dolu ki, ne anlatmakla biter, ne de dinlemekle… Her bir CAN, ayrı bir hikayedir, hepside gözyaşlarına boğar bizi. Maddi manevi bir yorgunluk vardı ülkemde, bile bile gittiler, dönmeyeceklerini ve sevdiklerini bir daha hiç göremeyeceklerini çok iyi bilerek hem de. Düğüne bayrama gider gibi, imanla ve korkusuzca. Düşmanları öyle şaşırttılar ki, beklenmeyen bir performans vardı silahtan yoksun Türk askerinde... Mehmetçiğin yüreği büyüktü, imanı güçlüydü, inancı tam dı….Mustafa Kemalin emriyle; ‘’ YA İSTİKLAL, YA ÖLÜM’’ gerisi yoktu işte, söz konusu VATAN olunca can fedaydı.
İsteselerdi gitmezlerdi, korksalardı silahı düşmana doğrultamazlardı o mevzilerde kurşun yağmuruna gövdelerini siper etmezlerdi, aç suzuz hatta ayakkabısız dağ taş ordan oraya koşmazlardı. İstemeseydi o mübarek Mehmetçik kim nasıl hükmedecekti cepheye götürecekti? Ülke zengin değildi ki para vaat etsinler, teknoloji mükemmel değildi ki hayat vaat etsinler, güzel yurdum hastaydı düşman gözünde, fırsatı ganimet bilip insanlık dışı savaşın içine düşürdüler ama çok yanıldılar.
Sevgili şairimiz MEHMET AKİF ERSOY’u burada rahmetle anıyorum, ‘Allah bir daha Türk milletine İstiklal marşı yazdırmasın’ cümlesine bir kez daha ( amin) diyorum. Marşımızı anlarsak o dönemi iyi anlarız. Çocuklarımızı alıp kurtuluş savaşımızın yaşandığı mekanlara götürüp gerçekleri anlatmamız milli bir görevdir bence… dilerim milli duygularınız hep çağlayıp coşsun, vatan bayrak ve milli manevi değerlerimizin farkında olalım her daim. Özgürlük sadece bu topraklarda biz başka yerlerde, düşman esaretinde nefes bile alamayız…

Selam sevgi ve muhabbetle….

Anlatması zor, anlaması daha zor
Yaşamak gerek, o yolda yürümek gerek
Ateşten gömlek giymek gibi ateşten kor
Binlerce canı ölüme sürüklemek
Akıl izan şaşar bir devin belini kırıyor
Düşmanın gözü dönmüş bunu iyi bilmek gerek…. 

HATİCE BOZKURT SARITAŞ…