ARTIM (ENFLASYON) ORTAMI

Ben iktisat bilmem. İktisat yazıları okusam da kafamda iktisatla ilgili ışık uzakları değil, önümü gösterecek kadardır. Bu yüzden iktisatla ilgili düşüncelerim de perdenin arkasında değil, perdenin önünde görülebilenler kadardır. Onlar bile net değil, bulanıktır. Yani herkesin çıplak gözle görebildiği kadar. 

Çıplak gözle görüyorum deyince iyice bakar kör bellemeyin. Çünkü “Bir şeyi çok iyi biliyorsanız bir bilmeyene sorun” denmiştir. Özellikle iktisat konusunda çok bilen çok yanılabiliyor. “Ticaret sırdır” dedikleri gibi insanların neyi alıp neyi almayacakları, paralarını nerede değerlendirecekleri pek belli olmuyor. Bu yüzden iktisatçılar olmamış olaylara bir falcı gibi bakarlar, olmuş olaylara da bir kılıf bulmaya çalışırlar. Bu konularda iktisadın veri aldığı istatistik bilimi bile kesin sonuçlar vermekten uzaktır. Onun için bilenler, “İstatistik bikini mayo gibidir; asıl görülmesi gereken şeyleri gizler” buyurur.

Devletin her türlü kaydını tutan TÜİK (Türkiye İstatistik Enstitüsü) bile son zamanlarda verdiği bilgilerle büyük tartışmalara imza attı. Çünkü serbest piyasadaki kurumların ölçtükleri artım (enflasyon)la TÜİK’in artımı (enflasyonu) arasında dağlar kadar fark var. Yani devlet kurumları bile vatandaşı uyutuyor. Çünkü hükümetimiz hazretleri asgari ücreti tespit ederken de çalışanlara ve emeklilere maaş artışı yaparken de TÜİK’in artım (enflasyon) hesabını baz alıyor.  Yani artım (enflasyon) düşük, ücret artışı da düşük. Türk parası onun için pul.

Sayın Cumhurbaşkanımız müjdeyi verdi: Enflasyon (artım) canavarının belini kırmışlar. Biz bu türden haberlere karşı şerbetliyiz. Vatandaş, Cumhurbaşkanının verdiği “Oyları verin, enflasyon (artım) nasıl düzelirmiş görün” sözüne inanarak oyları verdi ve gördü ki artım (enflasyon) düzelmedi. 

Artımın düştüğü ortamda bir arkadaş, “Para asıl artımcı (enflasyonist) ortamlarda kazanılır” demişti. Belli sektörler bu ortamlarda iyi para kazanabilir. Çünkü artım (enflasyon) ortamında kartlar yeniden dağıtılır. Makbul (yani her koşulda insanların alması gereken, Türkçesi geçgel) bir şey alıp satıyorsanız, artımcı ortamda da kazanırsınız. Devletin müdahale etmediği tek alan fiyatlar. Sen 100 liraya mal ettiğin ürüne 500 lira iste, devlet baba tek soru sormaz. Ama onun verdiği asgari ücrete de memur ve emekli ücretine de itiraz edemezsin. Özel sektör malına ve hizmetine istediği kadar zam yapabilir. Paran varsa alırsın, yoksa zığıtır (titreyip durmak) kalırsın.

Vaktinde tarlaya, dükkâna, eve yatırım yapanlar şimdi bir parçasını satsalar bir sene çalışmalarına gerek yok. Emlakçiler dükkânlarının önünde fiyatları ilan ediyorlar ya. Hiç milyondan aşağı bir şey var mı? Lokantalar menü hazırlıyorlar, 100 liradan aşağıya bir şey var mı? Kıyafetçiler ya da ayakkabıcılar insanın üstünde sırıtmadan duracak bir şeyi 400 liradan aşağıya veriyorlar mı? Mübarek eskiden giysilere yama veya kunduralara pençe yapan ustalar vardı. Onlar şıpınişi az bir paraya yapıverirlerdi. Şimdi onlar da tamiri yeni fiyatından pahalıya yapıyorlar.

“Piyasanın oturması” denen bir söz var. Piyasa bir şeye zam geldi mi şöyle bir dalgalanıyor. Herkes ürettiği mala veya hizmete zam yapmaya kalkıyor. Ama bilinçli vatandaş itiraz ederse, yani esnaf ne isterse çıkarıp vermek ya da geri dönüp gitmek yerine pazarlık yaparsa piyasa yerli yerine oturuyor. Bizde ise öyle bilinçli vatandaş pek yok. Olmadığı için de serbest piyasanın mekanizması tutukluk yapıyor. Hızlı giden ürünlerde ihtiyaç ertelenemediği için piyasa oturuncaya kadar parayı kapan kaçıyor. Voliyi vuran vuruyor. Her şey kayıtlı olmadığı için de kapanın elinde kalıyor.

Böyle durumlarda ekonomi kayıt altına alınsa, devlet herkesten vergisini tam alabilse, merdiven altı üretimi denetleyebilse,sabit gelirlilere para aktarır ve piyasayı biraz denetlemiş olur. “Devletin bir işi de gelir dağılımını düzenlemektir” diyor okuduğum iktisatçılar.  Yani zenginden alıp yoksulu desteklemek. Ama bizde zenginler de hastanede bedava tedavi edilir, yoksullar da. Yata binen de akaryakıtı aynı fiyata alır, traktörüne mazot koyup tarlasını sürüp bir şeyler üretmek isteyen de. Kulübenin elektriği ile sarayın elektrik fiyatı aynıdır. Çünkü zengini herkes sever. “Bir kişi fakir ise vardır illeti, zengin ise vardır hikmeti.”

Artım seldir. Kütük getirir. Kütüğü kapabilen kışlık odun ihtiyacını beleşe getirir.

Böyle düşünülür, böyle davranılır.

SOMSÖZ: ARTIM İYİDİR; ZENGİN OLMAYI BİLENE…

Not: Fransızca “enflasyon” sözcüğü yerine Türkçe “artım” sözcüğünü bulup koydum. Nasıl olsa enflasyon fiyat artışı demek değil mi? Siz de paranın değeri düştüğü için pekâlâ “düşüm” sözcüğünü yapabilirsiniz. Fakat iki sözcüğün algı biçimi farklıdır. Artan şey iyidir, düşen şey kötüdür. Sonra hükümetten fırça yersiniz.