BİR KONSERİN ARDINDAN

               16 Ocak Perşembe günü İbrahim Bilgenoğlu hocam telefon edip, “Hasyurt’taki Mahmut Esen Kültür Merkezi’nde Finike Türk Sanat Müziği Korosu’nun konseri var. Bekleriz.” Dedi.

               İbrahim Bilgenoğlu iyi bir dost, iyi bir öğretmen, iyi bir müzik adamı. Kendisi hem Finike’nin Türk Sanat Müziği korosunu çalıştırıyor, hem de Kumluca Atatürkçü Düşünce Derneği’nin Türk Halk müziği korosunu.

               Bugüne kadar yaptığı çalışmaların hiçbirinde aksama ve tökezleme olmadı. Tümünde kucak dolusu alkışı ve takdiri hakketti. Kendisini tanımaktan gurur duyuyorum.

               Saat 20.00’de konser başlayacaktı ve salon erkenden dolmuştu. Bizim için sürpriz olan şey ise söylenecek şarkıların tümünün Yeşilçam temalı olmasıydı. Yani şu ya da bu şekilde filmlere bestelenmiş şarkılar söylenecekti. Oradaki şarkılar, bizim gençliğimizin şarkılarıydı. Çoğu ezberimizdeydi.

               Onlarla birlikte tekrar eski günlere döndük ve gençliğimizi bir kez daha andık. İbrahim Hoca Türk sinemasının başlangıcından itibaren Yeşiçam’ın ustalarına da birer selam yolladı. Yeşilçam filmlerinden kısa görüntüleri bir perdeye yansıttı. Tabii şarkısı söylenen filmleri daha çok yansıttı.

               Şarkılardan ayrı ayrı söz etmeyeceğim. Çünkü tüm şarkılar güzeldir.

               Salonda elbette gençler de vardı. Ama asıl izleyici kitlesi orta yaş grubuydu. Yani Yeşilçam filmleriyle büyüyenler. Koroda da solo söyleyenlerde de orta yaş grubundan arkadaşlar çoğunluktaydı. Salon dopdoluydu. Enstrüman çalan grup 12 kişiden oluşuyordu. Bir darbuka, bir bendir, bir ritim saz, bir kemençe, bir tambur, bir keman, bir kaval, üç tane de ut vardı. Çalanlar da söyleyenler de iyi çalışmışlardı. Hepsi de kocaman alkışı hakkettiler. Finikeliler de onları alkışa doyurdu.

               Bu konserde alkış yerine ıslık çalan tek bir kişi olmadı. Halbuki bazı yerlerde alkış yerine ıslık çalınıyor. Islık çalmanın anlamı alkış değil “yuh!”tur. Bunu öğretmenler öğrencilerine, ana babalar çocuklarına anlatmalıdır. Finike seyircisinin farkı burada bir kez daha belli olmuştur. Kendilerini kutluyorum.

               Elbette anlatmaya değer çok şey var konserde. Ben her konserde ta İstanbul gibi bin kilometrelik bir yolu çiğneyip gelen ve vefanın İstanbul’da bir mahalle olmadığını her seferinde ispatlayan Sayın Ekrem Akköse’den söz edeceğim: Bu arkadaşımız hasbelkader yolu Finike’ye düşmüş, bu vesile ile Finike Türk Sanat Müziği Korosu’nu kurmuş bir güzel insan. İnsanların içindeki incileri bulup ortaya çıkaran bir yetenek avcısı. Sanata gönül vermiş, hem tambur çalan, hem de şarkılarımızı da türkülerimizi de güzel söyleyen bir dost.

               Bir kişi müzik dinliyorsa o kişi güzel bir insandır. Bir kişi çalgılardan en az birini çalabiliyorsa daha güzel bir insandır. Hem çalıp hem söylüyorsa harika, muhteşem biridir. Ya hem çalanları hem de söyleyenleri bulup hazırlayıp onları izleyici ile buluşturuyorsa nasıl biri olabilir? Onu da siz biliven gari….

               İşte İbrahim Bilgenoğlu ve Ekrem Akköse hocalarımız böyle insanlar ve her ikisi ile de bir yerde yolları kesişen kişilere ne mutlu!

               Hiçbir şey bilmediğim çocukluk çağlarımda birisi için takdirle “Çok güzel oynuyor” demişlerdi de, “Oyun oynamanın nesini övüyor acaba?” diye burun kıvırmıştım. Halbuki bir şarkıyı baştan sona falsosuz söylemek, güzel oynamak, güzel giyinmek, bir çalgıyı güzel çalabilmek övülecek ve övünülecek bir şeydir. Çünkü bunları yapabilen bir kişi güzeldir. Güzele talip olmuş, onu çoğaltmış, yaymış ve daha güzel bir dünyanın kapılarını aralamıştır bizlere.

               Gönül bu konserin Kumluca’mızda da verilmesini istiyor. Kumluca’da da o filmlerle büyümüş, o şarkıları diline persenk yapmış çok kişi var. Onların da gençlik ve yeniyetmelik çağına gitme hakları var. Herşey hazır. Bir tek hazretlerin onayı gerekiyor.

               SOMSÖZ: KONSERİ HAZIRLAYAN, DİNLEYEN HERKESE BİNLERCE ALKIŞ!...

 Whatsapp'tan ulaş