Bilgi çağında yaşıyoruz. Haberler, iddialar, dedikodular… Sosyal medya aracılığıyla saniyeler içinde milyonlara ulaşabiliyor. Ama Kur’an’ın asırlar önce verdiği o temel ilke bugün her zamankinden daha güncel: “Ey iman edenler! Eğer bir fâsık size bir haber getirirse, onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de, sonra yaptığınıza pişman olursunuz.” (Hucurât Suresi, 6. Ayet)
Bilgi çağında yaşıyoruz. Haberler, iddialar, dedikodular… Sosyal medya aracılığıyla saniyeler içinde milyonlara ulaşabiliyor. Ama Kur’an’ın asırlar önce verdiği o temel ilke bugün her zamankinden daha güncel:
“Ey iman edenler! Eğer bir fâsık size bir haber getirirse, onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de, sonra yaptığınıza pişman olursunuz.” (Hucurât Suresi, 6. Ayet)
Bu ayet, sadece bir dini nasihat değil, aynı zamanda toplumsal düzenin teminatıdır. Çünkü bilgiye ulaşmak kadar, o bilginin güvenilirliğini teyit etmek de bir sorumluluktur.
Bugün bir fâsığın sadece kötü bir insan olması gerekmiyor. Yanıltıcı başlık atan bir haber sitesi, kurgu içeriklerle algı yöneten bir sosyal medya hesabı, bağlamından koparılan bir video... Bunların hepsi modern çağın “haberi getiren fâsıkları” olabilir.
Bir düşünün… Sadece bir tweet yüzünden hakkında linç kampanyası başlatılan insanlar oldu. Bir videonun kırpılmış haliyle iftiraya uğrayanlar, toplumu galeyana getiren asılsız iddialarla zarar gören gruplar…
Sonra ne oluyor? “Meğer öyle değilmiş…” deyip geçiyoruz. Ama o sırada birileri işinden oluyor, bir aile mahvoluyor, bir insan toplumdan dışlanıyor. Peki ya pişmanlık? Geliyor ama artık çok geç.
Bu yüzden bilgi çağında, ahlaklı okur olmak da bir erdemdir.
Bir haber gördüğünüzde, önce durun. Kaynağını kontrol edin. Başka yerlerde var mı, teyit edilmiş mi, bağlamı ne? Eğer cevaplardan emin değilseniz, yaymayın. “Ben sadece paylaştım” demek, sizi sorumluluktan kurtarmaz.
Çünkü yanlış bilginin fitnesi, silah kadar yıkıcı olabilir.
Unutmayalım, bilgi sorumluluktur. Özellikle de o bilgi başkasının onuru, itibarı ya da hayatı ile ilgiliyse.
Bugün, hakikatin sesi olmak istiyorsak; duyduğumuza değil, doğruluğuna inanalım. Yoksa bir gün, “pişman olmuştuk” cümlesiyle kendi vicdanımızda yargılanırız..