Rüzgar eserken uçurtma uçurmak kolaydır Önemli olan rüzgar yön değiştirdiğinde veya rüzgar durduğunda o Uçurtmayı uçurabilmek
Bazı insanlar vardır… Uçurtmayı göğe salınca, havalanışını kendi marifetleri sanır. Halbuki o esnada gökyüzünde özgürce esen bir rüzgar vardır. Ve rüzgar olmasa, o uçurtma ya yerden havalanamaz ya da birkaç saniye sonra pat diye yere çakılır.
Toplumda da böyledir; zamanın ruhu rüzgâr gibidir. Bir dönem özgürlük eser, bir dönem korku. Bir dönem değişim fısıldar, bir dönem durgunluk. Ama biz, elimizdeki uçurtmayı yükseldiği anlarda “Ben yaptım” gururuyla izleriz.
Siyasette, sanatta, ekonomide, hatta kişisel ilişkilerde… Rüzgarın yardımını görmezden gelen nice “başarı öyküsü” dinleriz. Oysa çoğu, denk gelen zamanın şanslı yolcularıdır. Kimse o anın rüzgarını sorgulamaz. Kimse dönüp, “Acaba şimdi değil de başka bir zamanda olsaydım, bu kadar yükselebilir miydim?” diye sormaz.
Ama unutmamalı: Rüzgar yön değiştirirse, en usta uçurtmacının bile ipi çözülür. Ve o zaman havaya salınan “başarı”lar, yere düşen özgüvenlerle birlikte unutulur.
İşte bu yüzden; ne zaman bir uçurtma göğe yükselirse, gökyüzüne de bakın. Rüzgar kimden yana esiyor, zaman neyi taşıyor?
Gerçek meziyet, sadece uçurtmayı uçurmak değil; rüzgarı doğru okumaktır. Ve asıl ustalık, rüzgar dindiğinde bile havada kalabilmeyi başarabilmektir.