Sessiz çığlıklar bazen kalabalıkların ortasında atılır. Ve ne yazık ki biz çoğu zaman o çığlıkları duymayız. Son yıllarda Türkiye’de ve dünyada in-ti-har vakalarında gözle görülür bir artış yaşanıyor. Haber bültenlerinde artık "bir kişi daha hayatına son verdi" haberine şaşırmaz olduk. Peki neden? Neden bu kadar çok insan yaşamak yerine ölümü seçiyor?

İntihar Vakaları Neden Artıyor?

Sessiz çığlıklar bazen kalabalıkların ortasında atılır. Ve ne yazık ki biz çoğu zaman o çığlıkları duymayız. Son yıllarda Türkiye’de ve dünyada intihar vakalarında gözle görülür bir artış yaşanıyor. Haber bültenlerinde artık "bir kişi daha hayatına son verdi" haberine şaşırmaz olduk. Peki neden? Neden bu kadar çok insan yaşamak yerine ölümü seçiyor?

Bu sorunun tek bir cevabı yok elbette. Ama bazı gerçekler, gözümüzün önünde duruyor ve onları görmezden gelmek artık mümkün değil.

Ekonomik Buhran ve Umutsuzluk

Geçim derdi, işsizlik, borçlar… Her gün biraz daha ağırlaşan ekonomik şartlar, özellikle genç nüfusta derin bir umutsuzluğa yol açıyor. Hayata başlarken omuzlarına yüklenen borçlar, geleceğe dair hiçbir umut bırakmıyor. Kirayı mı ödesin, faturaları mı yatırsın, çocuğunu mu doyursun? Bu sorular arasında sıkışan milyonlar, sessizce tükeniyor.

Yalnızlık ve Bağlantısızlık

Dijital çağda insanlar birbirine daha yakın görünüyor ama aslında hiç bu kadar uzak olmamıştık. Gerçek ilişkiler yerini sanal beğenilere bıraktı. Kalabalıklar içinde yalnız kalan birey, kendini görünmez hissediyor. Kimseye yük olmak istemeyenler, en sessiz çözümü seçiyor: Vedayı.

Psikolojik Destek Eksikliği

Ruh sağlığı hâlâ bir tabu. Psikolojik yardım almak zayıflık olarak görülüyor. Devlet kurumlarında psikolojik destek hizmetlerine erişim oldukça sınırlı. Uzman sayısı yetersiz, randevu almak neredeyse imkânsız. İnsanlar yalnızca bedensel hastalıkları değil, ruhsal kırılmaları da tedavi ettirebilmelidir.

Toplumsal Baskı ve Anlamsızlık Duygusu

Toplumun beklentileriyle bireyin gerçekliği arasında derin bir uçurum var. Herkes başarılı, zengin, mutlu, güzel olmak zorundaymış gibi bir algı var. Ama hayat öyle değil. Herkes bu yarışta birinci olamaz. Ve kaybedenler kendini "yetersiz" hissedip değerini yitiriyor. Bu değersizlik hissi, en büyük tetikleyici.

Çözüm Nerede?

İntihar bir sonuçtur. Onu doğuran nedenlerle yüzleşmeden bu sorunu çözemez, sadece rakamları konuşuruz. Ruh sağlığı hizmetleri yaygınlaştırılmalı, toplum psikolojisiyle ilgili projelere daha fazla kaynak ayrılmalı. Ekonomik istikrar, sosyal adalet, dayanışma kültürü artırılmalı. Ve en önemlisi: İnsanlar gerçekten duyulmalı.

Unutmayalım: Her intihar, bir toplumun göz göre göre kaybettiği bir hayat demektir.

"Bazen biri sadece duyulmak ister. Onu duyan kimse olmadığında, sessizliği haykırır"