Hoş geldin, ruhumun sevdası, Safalar getirdin gönlümün derinliklerine, vuslat şerbetini içene kadar, seni içime çekmek, tadını çıkarmak istiyorum. Bizim vuslatımız öyle sıradan ve basit olamaz. Sen gelene kadar ben hazırlanmalıyım, sabahın erken saatlerinde bekleyiş üzüyor beni. Zaman biraz ilerlediğinde umutlarım artıyor, türlü hayaller kurmaya başlıyorum sonra…

Mesela, senin gelmene bir saat kalmış, hemen mutfağıma koşuyorum, elimden geldiğince sevgimi katıp, senin için hazırladığım yemekleri kontrol ediyorum, salata, ayran, pilav vs işte, gönlümden kopan ne varsa onlarla soframızı donatıp, gelişini bekliyorum, off nasılda sabırsızlanıyorum. Akşama kadar rengarenk elbiseler içindeydim, çok sıkıldım bundan, seni bembeyaz saf ve tertemiz bir elbiseyle karşılamalıyım. Eminim bunu sende seveceksin. Ruhumun çeşit çeşit lekelerini, o beyazlar içinde ki halimle temizlemeliyim. Sen geldiğin de önce o sıcacık ellerinden tutup, dudaklarına samimi ve huzurlu bir öpücük kondurasım var. Ve sımsıkı sarılmak ne güzel olacak. Masaya koyduğum kırmızı gül aşkımın ifadesi, sana her bakışım vuslat duamız, ve elimde bir kadeh sevda şarabı, yudum yudum seni içiyorum sanki. Gelişin neşe sevinç verdi, gözlerim görmüyor başka bir varlığı, sen ve ben, ne gerek var başka birilerine…

Her zerrem SEN oluverdi, tüm bedenim ve ruhumun esrarı çözülüyor, gizemler, hayaller gerçekleşiyor. Şunu tekrar söylemeliyim sana sevgili, o gelmene ramak kalan an vardı ya, onu her yaşadığımda, her defasında daha heyecanlı ve daha bir arzuyla karşılıyorum seni. Kıskananlarımız çok, bunu biliyorum, onlarda şunu bilsin ki; ben seninle vuslata kavuşacağım diye çok zahmet çekiyorum, nefsime hakim olup, kendimi sana adıyorum, elimin altında olan güzellere arkamı dönüp bakmıyorum bile. Daha neler neler, anlatmaya ne zaman yeter ne de kelimeler, sen anla yeter, gül yüzlüm, sen bil gerisi boş benim için. Sen de bana gelene kadar epey çile çekiyorsun değil mi? Bir tanem…

Gece ve gündüz, seni beklerken hep güneşli hep aydınlık, sana veda ederken zifiri karanlık. Gelişinle cenneti yaşatıyorsun, gidişinle dünyamı yıkıyorsun, bence gel ve hiç gitme. Kalbimin, ruhumun çaresi ilacı sensin, sen varken arı duru biriyim, sen olmayınca kendimi yalanlarla avutup, kötü biri oluyorum. Görüyor musun? Varlığın ne kadar kutsal, ne kadar hoş, bunca güzellikleri bırakıp gidemezsin, gidersen de eminim her yıl yine geleceksin… Sen varken düzenli bir hayatım var, nerde ne yapacağımı biliyorum, yokluğun her şeyi alt üst edecek..:(((

SENİ ÇOKK SEVİYORUM EY ORUÇ…

GÖNÜL...

Nazlı nazlı akan bir nehir gibi
Hangi denizlere koşarsın gönül
Helalleşilmeyen bir mehir gibi
Umut sahibinde yaşarsın gönül

Edalı güzele takıldın yine
Yandıkça yanarsın taptın sesine
Ömrünü adadın tek busesine
Her aşkta bin defa pişersin gönül

Kimyan değişiyor gördüğün zaman
Tarihler saatler vermiyor aman
Her yeri kaplamış pus duman duman
Sevgisiz şefkatsiz üşürsün gönül

Kırılgan bakışın buğulu sözler
Özleyen aşıklar vuslatı gözler
Tebessüm saçıyor sevilen yüzler
Belki dilden dile düşersin gönül

Kurumuş güllere bağlanıp kalma
Rüzgara kapılıp sende savrulma
Kaderine kızıp aşka darılma
Engelleri birgün aşarsın gönül…

HATİCE BOZKURT SARITAŞ…