Öncelik Yasanın Değil, Benim Düşüncesi Kaldırımda yürüyorsunuz. Karşınızda bir yaya geçidi. Yasaların çok net söylediği bir şey var: Yaya geçidinde yayaya öncelik tanımak zorunludur. Ama o an karşıdan gelen aracın sürücüsü, sizi bir tabela kadar bile önemsemiyor. Çünkü onun kafasında başka bir yasa var: “Öncelik yasanın değil, benim.”

Öncelik Yasanın Değil, Benim Düşüncesi

Kaldırımda yürüyorsunuz. Karşınızda bir yaya geçidi. Yasaların çok net söylediği bir şey var: Yaya geçidinde yayaya öncelik tanımak zorunludur. Ama o an karşıdan gelen aracın sürücüsü, sizi bir tabela kadar bile önemsemiyor. Çünkü onun kafasında başka bir yasa var: “Öncelik yasanın değil, benim.

Bu düşünce yapısı, sadece bir kural ihlali değil. Aynı zamanda insana saygının, empati duygusunun ve toplumsal bilinç seviyesinin ne noktada olduğunu gösteren acı bir gerçek. Yaya geçidinde bir adım atmak, adeta bir kumar. Şanslıysanız dururlar. Şanslı değilseniz... haber bültenlerine konu olursunuz.

Yaya geçidinde durmak, sürücünün lütfu değil, görevidir. Ancak birçok sürücü, direksiyonun başına geçtiği anda yolu sahipleniyor, kaldırımdakileri adeta ikinci sınıf vatandaş gibi görüyor. Yayaların göz göze gelerek “Geçebilir miyim?” diye sorması bile bu çarpık bakış açısının bir yansımasıdır.

Oysa bir yaya geçidi, medeniyetin sınav alanıdır. Orada duran her araç, aslında sadece bir bireye değil, bütün bir topluma saygısını sunar. Orada durmayan her araç ise kuralı değil, bir yaşamı hiçe sayar.

Evet, hepimizin acelesi var. Ama bir yaya geçidinde birkaç saniye durmak, ne kaybettirir ki? Belki sadece “ben merkezli” bir egoyu törpüler. Belki de bir çocuğun, yaşlının, bir annenin güvenli geçişine vesile olur.

Kural değil, insanlık kazansın. Öncelik yasada değilse bile, vicdanda olmalı. Yaya geçitleri, sadece çizgilerden ibaret değil; bir toplumun ne kadar gelişmiş olduğunun en net göstergesidir.