(17 Ağustos Depremi’nden yaşanmış anlatılar)
ASKER HASAN
Evdeydik o gece, oğlumla birlikte
Bir sıkıntı vardı içimde anlatılamaz
Seslendim oğluma
Bu gece içimde bir sıkıntı var
Gel salonda yatalım, kanepelerde
Konuşup dertleşelim, sohbet edelim
Olmaz baba, dedi oğlum, yarın işim var, erken yatacağım
Erken de kalkacağım
Uyuyamadım, balkona çıktım bir ara
Saat üçe geliyordu, ama o da ne
Bir ateşten top patladı, öylece kalakaldım
Savurdu attı beni, itti içeri
Kapı açıldı, koptu yerinden, fırladı gitti
Kaçamadım, yere kapaklanmışım
Bir anda yıkılıverdi duvarlar
Toz duman içinde kaldım
Bir süre düşünemedim bile hiçbir şey
Sonra baktım ki yaşıyorum, ama canım yanıyor
Kolum sıkışmış betonların altına, kımıldayamıyorum
Oğluma seslendim, o da yaşıyor, iki ayağı sıkışmış, arkalardaymış
Bekledim öylesine, dualar ettim; sabah oldu
Işığı görmüyorum, karanlıktayım, ezan sesinden anladım sabahı
Sonra sesler gelmeye başladı
Buldular beni, seslendiler, biz askeriz dediler
Yanıma geldi Asker Hasan, daracık bir delikten sürünerek
Dayan amca, dayan, seni kurtaracağız
Oğlumu bulun önce, beni bırakın, dedim
Onu da kurtaracağız
Açtıkları delikten Asker Hasan ta yanıma kadar geldi
Arkamdan dolandı, kolun sıkışmış dedi, ne yapacağız
Kesin oğlum, dedim, dayanırım ne olur ki
Komutanı sesleniyordu dışardan
Bak sallantı başladı yine, çık oradan
Çıktı ama yine geldi, Asker Hasan, canını tehlikeye atarak
Her an buranın mezarı olabileceğini bilerek
Tuttu omuzumdan, kurtaracağım seni, dedi
Elinde asker bıçağı, arkama dolandı
Ben ona kuvvet veriyordum, dayan diyordum
Kes kolumu korkma, kurtar beni Hasan
Ağlıyordu asker Hasan, gözyaşları döküldü yüzüme
Yaşlarımız bir birine karıştı
Bir deri tutarmış kolu, çekerek çıkardı beni oradan
Yaşıyorum şimdi, tek kollu ama olsun
Yaşıyorum ya, daha ne isterim
Oğlumu da kurtardılar, iki ayağını dizinden keserek
Asker Hasan ve Komutanlarına duacıyım
Canımı önce Allah’a, sonra onlara borçluyum
Feza Tiryaki, Şiirler, Ağustos 1999