Süte Süt Katmak mı? Su Katmak mı? Yıkamak mı?

Hayatın içinden geçen sade ama çarpıcı sorular vardır. Cevapları sadece aklı değil, yüreği de ilgilendirir. “Süte süt katmak mı, su katmak mı, yoksa sütü yıkamak mı?” sorusu da işte bu türden bir sorgulamadır. Basit bir gıda maddesinden yola çıkarak insan karakterinin, toplum düzeninin ve değer algımızın derinliklerine uzanır.

Süte Süt Katmak: Değeri Değerle Büyütmek

Süte süt katmak, benzer bir güzelliği, aynı kıvamdaki bir değeri ekleyerek artırmak demektir. Bu, iyiye iyiyle karşılık vermek; samimiyeti samimiyetle çoğaltmak; bilgiye bilgi, sevgiyi sevgiyle beslemektir. Eğitimde, ailede, iş yaşamında ve hatta siyasette bu tavır; sürdürülebilir, kalıcı ve çoğaltan bir yaklaşımdır.
Süte süt katan insan, karşısındakini olduğu gibi kabul eder, eksikse tamamlar ama özüne zarar vermez. Onun amacı, çoğaltmak ve güçlendirmektir. İşini düzgün yapan birini desteklemek, dürüstlüğü teşvik etmek, üretkenliği ödüllendirmek... İşte bu, süte süt katmaktır.

Süte Su Katmak: Seyreltmek, Bozmak, Aldatmak

Ancak bazıları vardır ki, ellerindeki değeri suyla seyreltir. Sahip oldukları kaliteyi, çıkar için, hız için, ucuzluk adına sulandırırlar.
Bu insanlar çoğu zaman ilk bakışta güven verir, çünkü ortada hâlâ bir “süt” vardır. Ama içine su karışmıştır artık. Değer yitirilmiş, özü bozulmuştur. Yalanla süslenen hakikat, göstermelik iyilik, içi boş başarılar, şekli kalmış ilişkiler… Bunlar hep süte su katmanın modern versiyonlarıdır.
Ne kadar parlak görünse de seyreltildiğinde bir değerin raf ömrü kısalır. Tıpkı içi boş sözlerin, göstermelik projelerin, yüzeysel dostlukların kısa ömürlü oluşu gibi…

Sütü Yıkamak: Saf Olanı Şüpheyle Kirletmek

Ve bir de sütü yıkamaya kalkanlar vardır. Temizi daha temiz yapmak bahanesiyle onu yıpratırlar. Gerçekten iyi olan bir niyeti sorgular, samimi olan bir hareketin altına art niyet ararlar.
Bu insanlar mükemmeli takıntı haline getirmiştir; öyle ki, zaten güzel olanı kabullenemez, onu “daha iyi” yapacağım derken bozarlar.
Bu bakış açısı, eleştirinin dozu kaçtığında, yapıcıdan yıkıcıya evrildiğinde ortaya çıkar.
"Her işte bir bit yeniği aramak", “kimseye güvenmemek” ve “daima şüpheyle yaklaşmak” sütü yıkamaya kalkışmaktır. Sonuç? Ortada ne süt kalır, ne de güven.


---

Sonuç: Sen Hangi Tarafın İnsanısın?

Bu üç yaklaşım hayatı yaşama biçimimizdir aslında.
Kimimiz üretir, güzelleştirir, çoğaltır: süte süt katar.
Kimimiz kandırır, bozup yıkar: su katar.
Kimimiz ise sırf şüpheyle, kibirle, burnunu sütün içine sokar: onu yıkamaya kalkar.

Kimin ne yaptığı elbette zamanla anlaşılır. Çünkü süt kokar. Ama sadece içine su karıştığında değil; ona değer katanlar sayesinde de…

Sizce biz toplumsal olarak şu anda neredeyiz?
Süte süt mü katıyoruz, su mu?
Yoksa o güzelim sütü yıkamaya mı çalışıyoruz?

Cevabı biliyorsak, değişimin tam da orada başladığını unutmayalım