Bir başkadır benim memleketim.

Genelde insanlardan doğruyu söylemelerini değil, kendi istediklerimizi söylemelerini bekleriz. Bir kişi bir şeyin hep kötü yanlarını öne çıkarırsa adı muhalife, iyi yanlarını söylerse yağcıya, yandaşa çıkar. Onlara göre bir şey ya süt beyaz, ya da kapkaradır.

Böyle bir ortamda doğruyu söylemek suç olur. Başka renkleri göstermek haram.

Halbuki dışarıda 7 değil, 777 renk var. Hiçbir şeyin rengi ne süt beyaz ne de kuzgun karası. Hatta bu 777 renk bakan kişiye, bakılan yere ve zamana göre değişir.

Hayatın bu zenginliğinin farkına varamayanlar, kendilerinden başka kimseyi beğenmezler. Hâlbuki demokrasinin de kalkınmanın da motoru bu farklı düşüncelerdir.

Biz yıllar yılı herkes aynı düşünsün, aynı giyinsin, aynı şeylere gülsün ve ağlasın diye çırpındık. Resmi ideolojinin dışında bir şey söylemeye kalkanları linç ettik. “Söyletmeyin vurun!” dedik.

Bugün de “beka” diyoruz, “devletin âlî çıkarları” diyoruz, “hainler” diyoruz ve insanların konuşmalarına, farklı görüş bildirmelerine tahammül edemiyoruz. Öyle ki en masum talepleri bile dini emirlerin arkasına sığınıp taşlayanlar var. Kadınların çalışıp üretmesine ve kazanmasına karşı çıkanlar, “Evde otursun, çocuklarını büyütsün!” diyenler var.

Halbuki kadın erkek çalışan ve üreten ülkeler, toplumlar öteki toplumlara hayat hakkı tanımıyor. Bu toplumlardan sadece adalet dilenmekle hak ve güç elde edilmiyor. Hak da, güç de genç yaşlı, kadın erkek demeden bedenen ve zihnen çalışmakla elde ediliyor.

Tabii bir de farklı düşünce ve görüşlere saygı göstermekle.

SOMSÖZ: HAYAT, AYKIRILARIN DA HAKKI!