Ünzile, erkek egemenliğinin hüküm gördüğü bir şehirde doğdu. Kız çocuğu olarak doğmasına yüzlerin asıldığı şehirde. Doğar doğmaz  verildi kararı kiminle evleneceğinin. Kerttiler Ünzileyi daha güneşin yüzünü görmeden. Koymuşlardı adını bir kere namus, örf, aşiret. Kaderini küçük yaşta empoze ettiler Ünzile’nin yüreğine. Karşı koyamazdı kız çocuğu. Şark kumaşından dikilmiş gelinliğini giydi 9 yaşında.  Düşünemesin, öğrenmesin, göremesin, bilemesin istediler. Öylece apar topar kendinden yaşça büyük bedene teslim oldu. Oyuncak bebek nedir göremeden, boy boy bebeklerini kucağına aldı. Doğurganlıktan, kölelikten başka rol biçilmeyen Ünzile boyunduruk altında yaşamaya devam etti.

Ayşe çok severek evlendi. Aşık olduğunu, hayatın onun bir mucizesi olduğunu düşündü. Ters giden bir şeyler vardı, aynı yastığa baş koyduğu adamın onun gibi düşünmediğini fark etti. Karşılıklı sevgiyi binlerce çabasına rağmen göremiyordu. Ütü yap, yemek pişir, çocuk büyüt ona biçilen görevleri tam yapmak için her şeyin fazlasını yapıyor ama bir yerlerde terslik olduğunu fark ediyordu. O aşık olduğu kocasının yüzünde ki gülücük için elinden gelini yapıyordu. Alkolü fazla kaçırıyor, şiddet gösteriyor, yapmadığı hakaretler yetmezmiş gibi birde evinle ilgilenmiyordu. Çok akşam zamanları camda bekliyordu Ayşe eşini. Bir akşam sırf salatanın tuzu az diye öldüresiye dayak yemişti Ayşe. Bitmeyecekti morluklar, bitmeyecekti küfürler. Bitmedi de evlatları babasız büyümesin diye beden ve yaralarıyla yaşamaya devam etti.

Kader, çok güzel bir kızdı. Bir talipleri kapısındaydı. Sokağa çıkamaz bir bakan dönüp bir daha bakardı. Ailesi onun için en iyi eş adayını seçtiler. Ne düşündüğünü sormadılar. Hayatını ailesinin dilediğinle birleştirdi Kader. Her kaşına her duruşuna hayrandı kocası. Evinde mükemmel bir eş, işinde mükemmel bir anne oldu. Gel zaman git zaman hayatın verdiği yükle kalmadı o dile destan güzelliği.  Kocası da artık böyle düşünüyordu o eski güzel Kader değildi artık karısı. Zamanlar geçerken aklı karıştı kocasının biraz, artık karısı cazip gelmezken olabilir böyle diye düşündü. Fark etti Kader, yalanları, aldatılmayı, kandırılmayı. Yapamazdı daha böyle devam edemezdi. Çekti gitti baba evine, terk etti onun güzelliğini seven kocasını. Bir akşam ansızın baba evinin kapısı çalındı, açtı kapıyı Kader karşısında kocası “gitme seviyorum” dedi çekti silahı üç el kurşuna kurban etti Kaderi.

Biliyoruz ki daha nice Kader’ler var, nice Hatice’ler, nice Ayşe’ler, Bahar’lar, Elif’ler, Fatma’lar var. Biliyoruz, izliyoruz, okuyoruz. Ezberledik bir bir isimlerini gazetelerin üçüncü sayfalarından. Hayretlerle izledik haber kanallarının en can alıcısı anlarında. En çağdaş memleketimizden, en ataerkil şehre kadar, doğudan batıya değişmiyor işler. Nereye baksan aynı olaylar. Hatta dilimiz tutuluyor çoğunda. Kız evladına tecavüz eden baba, seviyorum gitmesin diye öldürülen kadın, sırf onun isteklerini yerine getiremedi diye dövülen hakaret gören eş. Neler oluyor bu Ülkeye diyemeden arka arkası kesilmedi olayların, kesilmiyor da. Gerçekten neler oluyor bu ülkeye? Neler oluyor bize? Rezil bir durumdayız bence. Üç beş kendi zevkin  için kendine hakim olamıyorsan sen yaşama o zaman. Şort giydi diye dövülen, geç vakit dışarıya çıktı diye tecavüz edilen, terk etti diye öldürülen kadın. Koca bir “Sana Ne?” çıkıyor içimden. Kadın şortta giyer, gece de gezer, yollar da şarkı da söyler dans da eder. Sana ne? Sen yapıyorsun bunları kadın sana karışıyor mu? Kadının erkekten farkı ne, ikisi de insan değil mi? İnsan olduğunu kabulleneceksin en önce, insan olduğu için saygı göstereceksin. Ve sonrada ana evladı olduğun için seveceksin.

Ve bizler baağırmalıyız, sesimizi çıkarmalıyız. Çığlık atmayı öğrenmemiz lazım. Yardım istemeyi  öğrenmeliyiz öncelikle. Ezilmeden, boyunduruk altına girmeden yaşamak bizim de hakkımız. Farkına varmalıyız bunun. Ve hiç korkmadan hayata karışmalıyız. Hadi güzel Kadınlar trafikte, sokakta, işte, evde her alanda göster kendini susma. İnan yapamayacağımız şey yok. Giy şortunu, trafiğe çık, sokakta dans et, işinin patronu da ol, kitabını da yaz, şarkını da söyle. Bil ki bizim onlardan daha fazla yapabileceğimiz çok şey var. Başar, üret , geliş, susma!

Her cefayı çeken,  fedakar,  emekçi analarımız ve kadınlarımız 8 mart kadınlar günün kutlu olsun!