Kanuni Sultan Süleyman, Osmanlı'nın zirvesinde bile bir gün çöküşten korktu. Sütkardeşi Yahya Efendi'ye sordu: "Bir devlet ne zaman çöker?" Aldığı cevap kısa ve kesindi: "Neme lazım be Sultanım…"
Bugün aynı soruyu biz kendimize sorsak, vereceğimiz cevap değişir mi?
Değişmez!
Çünkü neme lazımcılar yine iş başında.
Çünkü gailesizler yine yönetimde.
Çünkü menfaatçiler yine koltuklarda.
Bir ilçe düşünün:
Sorunlar dağ olmuş, yöneticiler görmezden geliyor.
Yollar bozuk, "Neme lazım" deniyor.
Gençler işsiz, "Benim sorunum değil" deniyor.
Çiftçi perişan, "Benlik bir durum yok" deniyor.
Bir ülke düşünün:
Adalet yaralı, eğitim çökmüş, ekonomi yerle bir olmuş...
Ve herkes birbirine bakıyor:
"Neme lazım, bana mı kaldı düzeltmek?"
Bu zihniyet, sadece bir ihmal değil, düpedüz ihanettir.
Görevini yapmayan her yönetici, milletine karşı suç işlemektedir.
Kendini halkın üstünde gören her yönetici, koltuğunu gasp etmektedir.
Çıkar uğruna susan herkes, çöküşün ortağıdır.
Unutulmasın:
İhanet sadece düşmana kapı açmakla olmaz.
İhanet, görüp de susmakla olur.
Bile bile yanlışa göz yummakla olur.
Kendi menfaatini milletin önüne koymakla olur.
Bugün birileri hâlâ "Neme lazım" diyorsa...
Bilinsin ki çöküş başlamıştır.
İster bir ilçe, ister bir ülke olsun;
Vurdumduymazlıkla yönetilen her yer, er ya da geç çürümeye mahkûmdur.
Ve unutulmasın:
Vebalden kaçanlar, enkazın altında kalır.